Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti.
Durursam bir daha kurtulamam.
Ziyanı yok, gülüşü yeter bize.
Yüreğim kaydıysa günah mı?
Çamura saplansam yardıma gelir misin?
Elini tuttum sıcacıktı, yüreği elindeymiş gibi.
Elinden tutuversem benimle gelir mi?Seninim işte, alıp götürsene beni.
Elveda Asya, elveda selvi boylum al yazmalım, elveda.
Bitmemiş türküm benim.~selvi boylum al yazmalım(film)
Karşımdaki güzel eve baktım uzun süre. Mert eşyaları eve taşırken benim dokunmama izin vermemişti. Hamile olduğum için daha dikkatli olmam gerektiğini söyleyip duruyordu. Onun ilgisi beni bazen korkutuyordu. Ömrü boyunca hep nefret edilen kişi olurken bir anda bir adamın bana böyle değer vermesi ürkünç geliyordu.
Kendi kendime kızıp içeri girdim. O kadar alışmıştım ki sürekli bir art niyet arıyordum. Her insanın bir olmadığını kendime hatırlatıp Mert'in eşyaları yerleştirdiği odaya girdim. Sade güzel bir odaydı. Ben eşyaları incelerken ardımdan geldi.
"Bu öylesine ayarlanmış bir oda istediğin şekilde dekor edebilirsin. "
Gülümsedim ona yine benim rahatımı düşünüyordu.
"Gerek yok odayı çok sevdim."
Gülüp gözlerini odada gezdirdi. Ikna olunca tekrar bana dönüp konuştu.
"Sana bir sürprizim var gel benimle."
Dediğini yapıp onu izledim. Benim odamın hemen karşısında olan odaya girmişti. Boş odaya girince anlamadan yüzüne baktım. O ise gülümseyerek odayı inceliyordu.
"Çocuk odası olsun istedim. Yani bura sana yakın diye ama istemezsen başka bir..."
Hayranlıkla yüzüne baktım. Herkesin kötü dediği bu adam beni babamın bile umursamadığı kadar umursuyordu.
"Mert bu... bu çok güzel. Çok teşekkür ederim."
Gözümden akan yaşı silip heyecanla odanın içinde dolandım. Boş odada bir sürü bebek eşyası görmeye başlamıştım o anda.
"Senle gidip eşya bakarız. Gerçi cinsiyeti belli değil demiştin ama beşiğini falan alırız en azından. "
Gülümsüyordu mutluydu. Ona yük oluyormuş gibi hissetsem de yüzündeki mutluluk bunu engelliyordu. Onu ilk gördüğüm gün yüzündeki umutsuzluk gitmiş, yerine göz bebekleri gülen bir adam gelmişti.
Beni evde bırakıp bir kaç işini halletmek için çıktı sonra. Bende odama geçip dinlenmeye çalıştım. Her ne kadar unutmak için and içmiş olsam da bu dilde olduğu kadar kolay değildi. Onu unutmak için çocukluğumdan başlamalıydım. Bütün geçmişimi silmem gerekse bile bunu yapacaktım.
Gözümden akan yaşı silip hala parmağımda olan yüzüğe baktım. Onun parmağına hiç takmadığı yüzüğün eşine. Yüzüğü sakince çıkarıp başucumda bulunan çekmecenin en alt gözüne attım. Kendimi biraz daha hafif hissederken gözlerimi yumdum. Uyumak kaçmanın en güzel haliydi.
...............
Zaman geçiyordu. Mertle birbirimize alışmış aynı ev içinde karşılaşmayı olağan saymaya başlamıştık. Mutlu ve huzurluydum. O güne kadar tabiki.
Bebeğimin cinsiyetini öğrenmeme az kalmıştı. Artık üç buçuk aylık olmuştu. O gün Mert'in getirttiği beşiğin yanında oturmuş bebeğimle konuşuyordum. Onunla konuşmak bana iyi geliyordu.
Elinde beyaz bir zarfla odaya giren Mert'in yüzü telaşlıydı. Korkuyla ona baktım. Usulca yanıma gelip mahkeme celbini gösterdi. Boşanma davası için mahkemeye gitmem gerekiyordu. Mahkeme türkiyede olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRLANGIÇLAR DA GİDER
Algemene fictieAli diyorum... Ali bakmıyor yüzüme suçlu çocuklar gibi eğmiş başını. Bakamıyor... Ali diyorum yine sesim kalbimden mütevellit kırık dökük... Ali anlıyor beni. Anlıyor da ses edemiyor. Biliyor ki bu son konuşmamız. Biliyorki yıllardır kovduğu halde...