6. bölüm - çeşm-i siyahım

2.2K 110 34
                                    

"Yıkılmak binaya mahsus bir şey değil ki, Züleyha. Bir insanın, bir cümle ile yıkıldığını gördüm ben."

~Cahit Zarifoğlu

(Farid Farjad- kelebekler de ağlar açabilirsiniz)

Kolumdan tutmuş sürüklüyor babam. Eliyle ağzımı kapamış. Bağırmamı istemiyor. Bağırırsam onu rezil ederim diye. Bağırmayı denemiyorum bile. Hiçbir şey yapmadığım halde sırf insanlardan duydu diye beni döven babam beni Ali'nin üzerinde görünce bana inanır mı? Kurşunun nerden gireceğini merak ediyorum sadece. Sağ şakağından diyor minik Vera. Soldan diyorum. Ben bütün yaralarımı sol yanından alan kadınım. Son yaram da soldan olmak zorunda.

Ardımızdan bağırarak gelen Ali'yi abim tutmuş. Ona vurduğunu hissediyorum. Lütfen vurmayın benim bakmaya kıyamadığım adama. Abim Ali'den kurtulup koşarak geliyor peşimizden. Öleceğimi biliyor. Bu şenliği kaçırmak istemiyor.

Zaten yakın olan eve varıyoruz. Kapıya gelince itiyor babam. Eşiğe düşüyorum. Ellerime batıyor eşikteki taşlar. Kanadığını seziyorum. Kaldırıp bakmaya fırsat bulamadan saçıma yapışıyor babam. O kadar sert çekiyor ki gözümden akan yaşları tutamıyorum. Odama götürüyor beni. Çok sevdiğim odam meğer mezarım olacakmış diyorum kendi kendime. Yine yere itiyor beni. Yine düşünüyorum. Bu kaçıncı düşüşüm baba? Senin iten değilde düşmeyeyim diye tutan kişi olman gerekmez miydi baba?

Kemerini çıkarıyor yine. Oysa daha dün açtığı yaralar hala kanıyor. Yara üstünde yara tutar mı?

Defalarca vuruyor. Ağzımı açmama bile müsade etmeden. Başımı dizlerimin arasına alıp hayal kurmaya çalışıyorum. Deniz kenarındayım. Tuzlu deniz kokusu ciğerlerimi yaksa da derin derin çekiyorum içime. Hava sıcak değil ama güneş var. Hafif bir esinti vücudumda geziniyor. Gözlerimi kapatıp ayaklarımı suya değdiriyorum. Ilık su ayaklarımın altından kayıp gidiyor. Yer başımın altından kayıp gidiyor. Babamın başımı defalarca yere vurduğunu anlıyorum. Kapanmak üzere olan gözlerimle başıma dayadığı silaha bakıyorum. Ve kanlar içinde olan yüzümde kocaman bir gülümseme oluyor. O kadar ki dişlerimin bembeyaz bir şekilde ortaya çıktığını biliyorum.

Babamın yüzünden bir ürperti geçiyor. Ölümden korkmadığımı fark ediyor dehşetle. Ölüme gülerek giden kızını ilk defa görüyor. Babam bir kızı olduğunu ilk defa görüyor. Başımdaki silahın titrediğini hissediyorum. Ben ölüp toprağa karışacağım için mi yoksa babam katil olup hapse gireceği için mi titriyor elleri anlayamıyorum.

Gülümseyerek bakıyorum gözlerine. Beni hiç sevmedin baba. Katil olan ben değilim sizlersinin baba.

"Bana.. bana yaptığınız her şeyi ablama anlatacağım. "

Buz kesiyor babam. Ablama olan özlemini gözlerinde görüyorum. Ben öldükten sonra gözlerine bir kez bile bu özlemin uğramayacağını biliyorum. Beni yere itip doğruluyor. Artık o kurşunu sıksın istiyorum. Bu dünyada bana ait fazla bir şey kalmamış gibi geliyor. Ardımda sadece bir çift kara göz bırakarak gitmek canımı acıtıyor.

Kapının eşiğinde ağlayan anneme bakıyorum. Benim için ağlamadığını biliyorum. Biricik Zeynebi için ağlıyor. Yanında duran abime bakıyorum. Onun yüzünde de keder var. O da biricik ablasına ağlıyor. Bize kim ağlayacak diyor minik Vera. Başımı cama çeviriyorum. Camın önüne bıraktığım kırıntıları yiyen serçeye takılıyor gözlerim. Işte diyorum, o ağlayacak. Yarın sabah gelip orda kırıntı bulamayınca öldüğümüzü anlayacak. O zaman ardımızdan ağlayan minik bir serçe olacak. Ağlamasın diyor minik Vera. Serçeler ağladıkları zaman ölürler bilmez misin. Ağlamasın.

KIRLANGIÇLAR DA GİDERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin