Üçüncü Bölüm: Kabus

317 74 207
                                    

Üçüncü Bölüm: Kabus

Bir çukurdasın. Önünde dik bir merdiven... Çukurda geçmişin, ruhun ve sen... Ruhunu kurtarmak için onu sırtlanıp merdivenleri tırmanıyorsun, bir basamak kala basamağı tırmanmana gerek kalmadan biri seni kolundan tutup çekiyor ve merdiven aşağı düşüyor. Bir şeyi unuttun: geçmişin. Geçmişin çukurun bir köşesinde kaldı. Geçmişini yanına alıp onu yok etmeden, sadece seni çekip kurtaran kişinin yardımı ile onun etkilerinden kurtulabilir misin? Bir çukur köşesinde kalan geçmiş, seni etkilemeyi bırakır mı?

Merih'in kalp atışlarımın volümünü arttırmış olan konuşmasını dinledikten sonra gözlerimi kapattım.

Ben üzgün olduğum zaman benim üzgün olmama benden daha çok üzülen Merih'i daha fazla üzmek istemiyordum.

Derin bir nefes aldıktan sonra "Ben çok açım!" dedim. Sanki "Konuyu neden değiştiriyorsun?" der gibi bir bakış attı.

"Barış mesaj atmış, kahvaltıya çağırıyor. Eğer gitmek istersen oraya gidelim ha?" dedi.

"Harika olur, onları çok özledim." deyip kocaman gülümsedim.

Onları gerçekten deli gibi özlemiştim.

"Ben üzerimi değiştirip geliyorum o zaman." dedi ve bana arkasını dönüp odasına ilerledi. Hayranlıkla yürümesini izledim, bunu izlemek bile beni mutlu ediyordu.

Merih üzerine benim aksime siyah bir sweatshirt ve tıpkı benimki gibi gri bir eşofman giydikten sonra yola çıktık. Yolculuk boyunca hiç konuşmadık, Barışların evi yakın olduğu için 10-15 dakikada eve ulaştık.

Asansöre doğru yürüdük. Merih asansörün kapısını açıp kendisi geçti ve ben kapıyla asansörün arasında kaldım, insan kapıyı tutar ya hayvan!

"Ah!"

"Lan! Kızım ben seni unutmuşum ya. Hep tek geldiğim için kendimi yalnız zannediyorum hâlâ!" deyip asansörün arasında kalan kolumu okşamaya başladı.

"Beni mi unuttun? Unuttun mu beni!?"

"Kızım ses çıkardığın yok bir şey yok, bir de minnacık bir şeysin bu ne böyle yemek ye biraz."

Sinirle ona bakmaya devam edip asansör kapısını geriye doğru gönderip asansöre geçtim. Merih bana bakarken bu sefer o arada kalmıştı. Yüzündeki şaşkınlığı görünce kahkaha attım.

"Oğlum ben seni unutmuşum ya!"

"Oğlum mu? Ne?" dedi şaşkınlıkla.

Yüzünün aldığı şekle gülmemek imkânsızdı, gülmeye devam ettim. Merih'in telefon sesini duyunca gülmeyi kestim.

"Alo? He tamam geldik." dedi, Barış nerede kaldığımızı soruyor olmalıydı.
Hâlâ çocuk gibi sinirle bana bakmaya devam eden Merih'i elinden tutup asansöre çektim, beşinci kat düğmesine bastım.

Kafamı kaldırdığım zaman karşılaştığım bir çift göz yine gülümsememe sebep olmuştu. Merih hâlâ ve hâlâ çocuk gibi bakıyordu. Ayaklarımın ucunda yükseldim ve yanağını öptüm. Çatık kaşları düzeldi ve o da gülümsedi. Asansör beşinci kata ulaştığında asansörden çıktık.

Barış'ın kapısına geldiğimiz zaman hem art arda zile bastım hem de kapıyı yumruklamaya başladım. Hadi ama kankalar sinir bozmak için vardır!

"Kırdın amın- Lan, Ayliz! Sen de mi geldin?" diye bağırdı Barış.

Merih "Yok gelmedi amına koyim." diye homurdanarak içeri geçti.

KAMRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin