Sekizinci Bölüm: Çaba

191 51 33
                                    

Merhaba şu an burayı okuyan insan!

Umarım günün harika geçmiştir/geçiyordur/geçer. :')
Fikirlerini ve yorumlarını belirtmeyi unutma. İyi okumalarr!

Sekizinci Bölüm: Çaba

Zorunluluklarımız vahşi bir aslandı. Biz ise yavru bir ceylandık. Aslan yavru ceylanı köşeye sıkıştırıyordu. Yavru ceylan ne kadar kaçsa da aslandan kurtulmaya gücü yetmiyordu, eninde sonunda onun pençelerine düşüyordu. Ben de düşmüştüm sivri pençelere, kaçıp kurtulamıyordum. Üstelik yavru ceylanların aksine benim çağırabileceğim bir anne/baba ceylan yoktu. Yalnızdım ve aslan ile başbaşaydım.

Kafamı kaldırıp elindeki ilacı bana uzatan Merih'e baktım. Belki "Tamam içme." der diye bekliyordum.

"Ayliz lütfen bakma da iç şu ilacı."

Daha fazla diretmenin manası yoktu. Uyku ilacını ağzıma attım ve elimdeki su şişesini kafama dikerek bir içişte ilacı yuttum. Sabah yaşayacağımı bildiğim baş ağrısı ve yorgunluk şimdiden kaşlarımı çatmama neden olmuştu. Şişeyi komodine bıraktım. Yorganı üzerime çekip soluma dönüp yattım ve gözlerimi kapadım.

Sinirliydim, tek bir şeye değil her şeye sinirliydim. Sırf uyuyabilmek uğruna kabuslara, baş ağrılarına, yorgunluklara, mide bulantılarına katlanacaktım. Ben bunun yerine uyumamayı tercih ediyordum ama Merih buna izin vermiyordu.

Merih lambayı söndürüp odadan çıkmış ve kapıyı hafifçe kapatmıştı. Ben ise bir düşünce havuzundan çıkıp diğerine atlıyordum. Bu aralar o adamı ve o kadının çocuğunu çok görmüştüm. Bu beni rahatsız ediyor, beynimin en ücra köşelerine bir kağıt parçası gibi buruşturup sıkıştırdığım anıları bir harita gibi açıp hafızamın en baş yerlerine seriyordu.

Atınç ve Barış'ın sesini duydum. Tam tahmin ettiğim gibi saat geç olduğu için bugün de burada kalacaklardı. Kapı arasından odaya yansıyan ışık ile odanın kapısının açıldığını anladım. Merih gelmişti, dolabını açtı. Kıyafetlerinden çıkan sesi dinledim. Üzerini değiştirince yatağın sağ tarafımda bir hareketlilik oluştu. İki üç dakika sonra başımda bir el hissettim. Merih saçlarımı okşamaya başlamıştı.

"Hem senin istediğin şeyleri yapmak istiyorum hem zarar görme istiyorum. Çok büyük bir ikilemde kalıyorum, zor durumdayım. Keşke senin yerine ben uyuyamasam, ben acı çeksem. Kafanı yastığa koyar koymaz uyuyabilmeni, rüyanda güzel şeyler görmeni o kadar isterim ki." deyip saçımı öptü.

"Ama olmuyor güzelim, maalesef olmuyor. Bütün acını alıp kendime katabilsem, sen hiç acı çekmesen, hep gülsen ne güzel olurdu." deyip iç çekti. Ardından kafamdan elini çekmişti, büyük bir eksiklik hissettim.

"Çekme, saçımla oyna." dememek için kendimi tutmuştum. İlaç etkisini iyice göstermeye başlamış, iyice mayışmıştım. Birkaç dakika sonra kendimi tamamen uykunun kollarına teslim ettim.

Sabah olmuştu. Yatak başlığına yaslanmış, rüyamda gördüğüm şeyleri düşünüyordum. Yine aynı şeyleri görmüştüm, görmeye de devam edecektim. Bu şeyler asla peşimi bırakmıyordu. Ayağa kalkınca başımın sağ arka tarafında müthiş bir ağrı hissettim. Refleks ile elim oraya gitti. Elimle başımı tutarak banyoya doğru yürüdüm.

Merih çoktan uyanmış olmalıydı, saat 10 olmuştu. Uyku ilacı olmasa ben de bu kadar uyumazdım. Elimi yüzümü yıkayıp saçlarımı düzelttim. Soğuk su üzerimdeki mahmurluğu biraz alsa da kendimi hâlâ yorgun hissediyordum ve başımda çok feci bir ağrı vardı. Karnımdan guruldama sesleri duyunca direkt mutfağa yöneldim. Atınç, Barış ve Merih de mutfaktaydı. Merih ısıtıcının başında bekliyor, Barış ve Atınç ise masada oturuyordu.

KAMRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin