Beşinci Bölüm: Yalan

191 60 57
                                    

Merhaba burayı okuyan insan! Umarım günün iyi geçmiştir/geçiyordur/geçer ve umarım bölümü beğenirsin.
Yorum atmayı ve fikirlerini belirtmeyi unutma, iyi okumalar!❤

Beşinci Bölüm: Yalan

Koştum, ona yetiştim ve kolundan tutup kendime çevirdim. Barış ve Atınç da bize yetişmişti.

"Bak Ayliz, beni benden bile iyi tanıyorsun. Yalan söylenmesinden ne kadar nefret ettiğimi biliyorsun. Her şeyi içine atmandan nefret ettiğimi de biliyorsun. Ne diye yalan söyledin, ne diye saklıyorsun?" diye bağırdı.

"Kardeşim sesini alçalt, bir sebebi vardır." dedi Atınç.

Merih'e cevap vermemiştim.

"Cevap versene Ayliz, neyi bekliyorsun?"

"Merih sesini alçalt dedim."

"Ya ne sesini alçaltı amına koyim? Psikologu biz ayarladık, ne konuştuklarını bildiğim hâlde sordum Ayliz'e ne konuştunuz diye. Bana verdiği cevaba bak 'Havadan sudan.' sikerim havayı suyu ya. Adam gibi söylemiyor anlatmıyor bir şeyi, her şeyi içine atıyor. Acısını paylaşmıyor bizimle ya, ne biçim iş bu?"

"Sibel Hanım'ı bilerek mi çağırdınız?" diye sordum şaşkınlıkla. Oysaki o karşılaşmışız gibi yapmıştı.

Merih yanıt vermedi.

"Sen uyurken Merih olanları ve kabus gördüğünü anlattı Ayliz. Korktuk ne yapalım?" diye yanıtladı Barış.

Demek sabahtan beri bahsettikleri şeyler bunlardı, o yüzden bunca yolu gelmiştik.

Güldüm.

"Korktuğunuz başınıza geldi, başa döndüm. Uyku ilaçlarına ve atak geçirmelere yeniden devam." deyip arkamı döndüm ve yürümeye başladım.
Hava kararıyordu. Atınç'ın arkamdan "Bırakın yürüyüp hava alsın." dediğini duydum.

Cafenin ıssız sokağından çıktım ve başka bir sokağa saptım.
Bu sokak bana yabancı değildi. Sokağa yabancılık çekmeyen ayaklarım bu sokaktaki bildiği en iyi yere adımlamaya başladı. Yürüdüm yürüdüm ve o eve ulaştım. Arka bahçeden müzik sesleri geliyordu. Merakıma yenik düşerek arka bahçeye ilerledim. Bahçe süslenmişti, belli ki bir kutlama vardı.

O an onu gördüm. Arkası dönük, uzun boylu siyah/gri saçlara sahip adam. İçimdeki içeriye girme isteğini durduramadım. İki dakika sonra kendimi kapıdaki görevlinin yanında buldum.

"Buyurun kutlamaya mı gelmiştiniz?"

"Evet."

"İsminiz nedir, listeden isminizi kontrol etmem gerek."

Yalan söylemeye gerek yoktu, gizlenmeye de.

"Ben Ayliz." dedim. Görevli ismimi arıyor olmalıydı, bulamayacağı bir şeyi araması ironikti.

"Ayliz, Ayliz Çetiner" diye tamamladım.

"Ah, Çetiner mi? Buyurun lütfen Ayliz Hanım."

Hiçbir şey demeden gözüme ilk kestirdiğim masaya doğru yürüdüm. Ne için kutlama yaptıklarını öğrenmek için etrafı incelemeye başladım. Orta yaşlarda bir çok insan vardı. Muhtemelen iş ile ilgili bir konuda kutlama yapıyorlardı.

Siyah etek, beyaz gömlek ve siyah rugan ayakkabı giymiş; saçlarını sıkıca topuz yapmış olan klasik bir çalışan üç katlı pastayı getirip tam ortaya koydu. Ah hayır, bu iş ile alâkalı bir kutlama değildi.
Ardından o adam pastanın yanına geldi. Değişen tek şey saçlarındaki beyaz tel sayısıydı. Konuşmak için boğazını temizledi.

KAMRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin