Bölüm 8 -Maske ve Ardındakiler-

269 38 80
                                    

Merhaba ben geldim. Nasılsınız, iyisinizdir umarım. Açıkçası ben dersler dışında iyiyim.

Okuyucu sayımız artmaya başladı ki bu @nebaktinyigidim sayesinde oldu. Canım kankam, kalp kalp kalp...

Fazla uzatmadan bölüme geçelim, keyifli okumalar dilerim canlar❤🌼

_____________

Kalbinin olduğunu reddeden birinden size gülümsemesini bekleyemezdiniz. En çok da yaptığı şeyden pişman olmasını. Belki o şuan ne yaptığını sorguluyor ve belki de bu durumdan nefret ediyordu ama benim en ufak bir düşüncem yoktu. Hatta canavarımın duyduğu hazla kahkahalara boğulduğunu bile söyleyebilirdim.

Arabadaydık.

Adamın baygın ve yaralı bedenini arabaya taşımış, koltuklarımıza geçmiştik. Konuşmuyorduk ama sanki nefeslerimiz kavga ediyordu. Nereye götürdüğünü bilmiyordum, açıkçası neden sorgulamadığımı da bilmiyordum.

"Nereye gidiyoruz?"

Beyefendi sinirliydi, kaşlarını çatmış gergin soluklar alıyor ve sertçe veriyordu nefesini. "Şu şerefsizi halledebilecek birini tanıyorum, onun yerine gidiyoruz."

"Neresi orası?"

Kaşları mümkünmüş gibi daha çok çatıldı. "Kumarheneye." Kaşlarımı çattım ama ona dönüp bakmadım. "Ne alaka lan." Tekrar sinirli bir soluk verirken sesini yükseltti. "Susacak mısın artık?! O güzel çeneni kapat ve önüne dön, beni de daha fazla germe!"

Onu takmadım ve omuz silkerek önüne bakmaya devam ettim.

Kaç dakika geçmişti bilmiyorum ama arabanın yavaşladığını fark ettiğimde dalgınlığımı üzerimden atarak omuzlarımı dikleştirdim.

"İn."

Göz devirerek kemerimi açtım ve kapıyı da açarak ayaklarımı pürüzsüz zemine bastım. Bora arabanın etrafını dolaşarak yanıma geldi ve hafifçe yaklaşıp sanki gizlemesi gerekiyormuş gibi konuşmaya başladı. "Birazdan bir adam gelecek ve seni içeri götürecek, biraz garip bir tiptir aldanıp da ters bir şey söyleme kızıl. Adamı tanıyorum ve bir şeylerin ters gitmemesi lazım, tamam mı?"

Onu onaylamadan düz bir sesle sordum. "Sen ne bok yiyeceksin o sürede?"

"Ben adamı içeri taşıyacağım." Omuz silktim. "Ben niye seninle gelmiyorum?" Kaşlarını hafifçe kaldırdı. "Adam seni tanımıyor ve birazdan göreceğin yere nasıl gidildiğini bilmeni istemez... Tamam sus artık adam geliyor." Başını çevirip baktığı yere ben de baktığımda üzerinde yeri yeri garip şekillerle altın renginde iplerle yapılmış bir takım elbise gördüm. Garipti. Gözlerine rimel sürmüştü ama bu ona yakışmıştı ve saçları da uyumlu görünüyordu. Bileğinde koluna uzandığını düşündüğüm dövmelerine gözüm takıldığında onun kesinlikle türk olmadığına emindim. Gözleri hafif çekikti ve siyaha çok yakın olan kahverengi irisleri parlıyor gibiydi. (Bölüm sonuna resmini koyacağım.)

İlk olarak Bora'ya baktı ve gözlerini kısarak gülümsedi ve baş selamı verdi. Beni gördüğünde ise gözlerini hafifçe büyüttü ama bu şaşırma ifadesi değildi, refleks gibiydi.

Garip bir adama benziyordu.

Yanımıza ulaştığında gülümsemesini yüzünden düşürmeyerek yumuşak bir ses tonuyla konuştu. "Hoşgeldiniz çocuklar. Bora..." Diyerek elini Bora'ya uzattı. Bora da gülümseyerek onun elini sıkarken, "Nasılsın Alberto?"

"İyi olmaya çalışıyorum Bora ama içeride içkilere doymayan yaratıklar sinirlerimi bozuyorlar." Elini hafifçe alnına vurdu. "Lanet olası bir düzenin içindeyim." Bora burnundan verdiği nefesiyle gülerken, "Alışmış olmalıydın Alberto."

İNTİKAM OYUNUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin