|To forget|

470 40 11
                                    

Kolumu Jimin'in elinden kurtarıp hızlıca yürümeye devam ettim. Buradan gidecek, her şeyi unutacaktım. Özellikle de Jimin'i. Geldiğimiz yerin eve biraz uzak olduğunu hatırlasam da yürümeyi sürdürdüm, şimdi geri dönemezdim sonuçta. Bu saatlerde taksi olmazdı ama yine de şansımı denemek için ilerideki taksi durağına ilerledim. Varır varmaz gelen taksiyle şansıma şükredip arabaya bindim.
Eve vardığımda taksiye parasını ödeyip içeriye girdim. Jimin'in arabası yerinde değildi. Daha gelmemişti demek ki. Kızlar bitkin bir şekilde salonda otururken ben de yanlarına gidip oturdum.

"Nerden geliyorsunuz Rose hanım?" dedi Jennie kafasını kaldırmadan.

"Anlatırım sonra. Ben biraz dinlenmeye çıkıyorum sonra valizleri taksiye yükleriz."

Odama çıkıp yatağıma uzandım.
Uyandığımda havanın karanlık olmasından nefret ederdim. Yatakta doğrulup gözlerimi ovuşturdum ve yataktan kalkıp aşağıya indim.
Kızlar televizyon izlerken yanlarına oturduğumda Jisoo televizyonun sesini kıstı.

"Anlat bakalım."

Anlattıktan sonra biraz sohbet ettik. Akşama doğru, hazırladığımız valizleri taksiye taşımak için kapının önüne koymaya başlamıştık. Jennie ve Jisoo valizleri aşağıya indirirken biz de Lisa'yla arabaya taşıyorduk.
Taşıma işi bittiğinde Jennie'nin yaptığı limonataları içerken kendimizi koltuklara bıraktık.

"Bitti sonunda."

Hava biraz daha karardığında yine markete gidecek kişi bendim. Üstümdeki şort ve bluzü değiştirmeden ayakkabılarımı giyindim ve ellerimi cebime koyup evden çıktım. Tam sokaktan dönüyordum ki duyduğum çarpma sesiyle hızlıca arkamı döndüm. İki araba çok sert olmasa da birbirine çarpmış ve beyaz arabadan bir kadın inmişti. Gözlerimi kısıp daha dikkatli baktığımda siyah arabanın Jimin'in arabasının olduğunu gördüm. Göz bebeklerim büyürken içimden bütün duaları okuyarak koşarak ilerideki arabanın yanına ilerledim. Ön kapıyı açtığımda Jimin, gözleri yarı açık bir şekilde bana bakıyordu.  Nefes nefeseyken korkudan titreyen ellerimi Jimin'in yüzüne götürdüm. Dudağı ve kaşı kanıyordu, kafasını direksiyona çarpmış olmalıydı.

"Ç-çok özür dilerim. Hemen hastaneye gidelim ne gerekiyorsa yapmaya hazırım."

Jimin kısık sesiyle konuşurken çok bitkin gözüküyordu ve onu böyle görmek beni çok korkutmuştu.

"Hayır benim dikkatsizliğim. Hastaneye gitmemize gerek yok ben hallederim."

Jimin, kadını zorla ikna edip gönderdikten sonra beni yeni fark etmiş gibi baktı.
Ben de ona korkulu ve dolu gözlerle baktığımda önüne döndü ve nefesini düzenlemeye çalışarak kafasını geriye yatırdı.
Hala titreyen ellerimle kolunu tuttum.

"Jimin hastaneye gidelim lütfen." yalavarırcasına konuşup bulanık gözlerle ona baktığımda elini, onu gördüğüm günden beri dokunmak istediğim saçlarına geçirip karıştırdı.

"Endişelenmene gerek yok, iyiyim ben."

Gözümü kapattığım için akan gözyaşımı elimin tersiyle silip kafamı Jimin'in göğsüne yasladım. Abimi çok küçükken araba kazasında kaybetmiştim. Arabada annem ve babam da olmasına rağmen bir tek abim hayatını kaybetmişti. Eskiler beynimde canlanırken gözyaşlarım Jimin'in ceketini ıslatıyordu ama o bundan şikayetçi gibi gözükmüyordu.
Burnumu çekerek ondan ayrıldığımda saçlarım ıslak yüzüme yapmışmıştı. İşaret parmağıyla saçlarımı yüzümden ayırıp kulağımın arkasına aldı.

"Rose, ağlama artık."

Arkadan gelen korna sesiyle kafamı çevirdim. Boş sokağın ortasında durduğumuzu hatırladığımda geriye çekilip kapıyı kapattım ve sokağın karşısından Jimin'lerin evinin önüne gelip arabayı park etmesini bekledim.
Arabayı durdurduğunda inmesi için kolunu tuttum. Sağ kolunu hareket ettiremiyor gibiydi. Canının acıdığı bariz bir şekilde ortadaydı ama belli etmemeye çalışıyordu. Güzel saklıyordu acılarını.

To Forget You•JiroseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin