Dudaklarının dudaklarıma değmesi donan bedenimin yanmasına sebep olmuştu. Belki o bana gelmeyecekti ama biz buluşana kadar ben onun yanına giderdim.
Dudaklarımı ayırıp gözlerinin içine baktığımda gözleri ifadesizdi."Se-"
"Bir şey söyleme."
Sözünü bölmemle ceketindeki elimi tutup az ilerideki banka doğru ilerledi. Banka oturup denize baktık ikimiz de.
Öncesinde yaşamamız gerekirken, sonrasında yaşıyorduk fırtına öncesi sessizliği. Beni reddetmesinden korkuyordum. Beni yine reddedip yaptığım bu hatayı yeniden yüzüme vurmasından. Onu sevecektim, ne olursa olsun.
Bir süre deniz sesini dinledikten sonra bakışlarını üstümde hissettim.
Bana dönüp bir elini banka koydu ve yüzlerimizi yeniden yakınlaştırdı."Madem konuşmama izin vermiyorsun, o zaman böyle cevap vermeme izin ver."
Ayrılan dudaklarımızı birleştirdiğinde kalbimin çarpıntısı durmak bilmiyordu. Evet, her şeyi baştan alıyorduk. Ama bu sefer sonu mutlu bitecekti. En azından ben öyle düşünüyordum. Dudaklarımın üzerinde dans eden dudaklarına karşılık verdiğimde beni içine hapsetmek istercesine öpüyordu dudaklarımı.
1 hafta sonra
O gün akşam hiç konuşmadan ayrıldıktan sonra kızlarla konuşup erken dönemeye karar vermiştik. O geceden sonra hiç konuşmamıştık ve ikimiz de ne yapacağımızı bilmiyor gibiydik. Jennie'yle Taehyung konuştuğunda Taehyung geri döneceklerini söylemişti. Biz de dönecektik ve Lisa yüzünden birlikte dönüyorduk. Son 1 haftada okula gitmekten çok gezmiştik. Valizimin farmuarını çektikten sonra aşağıya inip su içmek için mutfağa girdim. Uçak akşamdı bu yüzden gidene kadar Lisa'nın gitmek istediği yerlere gidecektik.
Herkesin valizleri hazır olduğunda evden çıkıp butiklerin olduğu sokağa gittik. Lisa ve Jennie kıyafet bakarken biz de Jisoo'yla oturuyorduk. Her ne kadar doğum günüme 1 hafta kalmış olsa da amcamın ve kızların zoruyla burada da kutlamıştık.
Butiklerden çıktığımızda uçağın kalkmasına 2 saat kalmıştı. Hızlıca eve gidip valizleri arabaya yükledik ve havaalanına gittik. Taehyung ve Jennie önceden konuştuğu için onları bekleyecektik.
Ne olacaktı şimdi? Hiç konuşmayıp davranışlarımızla mı gösterecektik hissettiklerimizi?
Geldiklerinde selamlaştıktan sonra uçağın kalkmasına az kaldığı için kapıdan çıkıp uçağa doğru ilerledik. Uçakta nasıl olduğunu anlamasam da Jimin yanıma oturmuştu. Telefonumu uçak moduna almak için elime aldığımda gözlerim gelen mesaja kaydı."Geliyormuşsun. Seni çok özledim. Umarım geldiğinde sana sarılmama izin verirsin."
Chanyeol'un attığı mesajı Jimin de görmüş olacak ki telefonu elimden aldı.
"Konuşma artık şu herifle."
"Chanyeol kötü biri değil. Ayrıca neden konuşmayayım?"
"Emin ol nasıl biri olduğunu senden daha iyi biliyorum Rose."
"Tamam, o zaman sen de Seulgi'yle konuşma."
Gözlerini gözlerime odaklandığında aklıma partide Seulgi'nin söylediği şeyler geldi.
"Seulgi ne alaka?"
"Orasını da sen bileceksin artık."
Kafamı cama çevirip başımı koltuğa yasladım. Benim bilmediğim bir şey vardı.
15 saat boyunca bunları düşünerek Jimin'le yan yana oturmak zor olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
To Forget You•Jirose
FanfictionDenizin sesi kulaklarımızı doldururken gözlerini denizden çekip gözlerime çevirdi. "Hala unutmak istiyor musun? Yaşadığımız onca şeyi, beni?" Aslında her şeyi yansıtan, ama bir o kadar da karanlık gözlerine baktım. "Hayatımı bile verebileceğim, hat...