Çok çalışıyorsunuz:
JİN:
Çocukların yanından çıkıp arabasına binerken seni arıyordu. Açmadın, şaşırmadı.
Her ne yaparsan yap hep en iyisini yapmak isterdin işinide titizlikle yapardın bazen gecelerce eve geç gelirdin. Jin senin azmine hayrandı ama bu kadar çok çalışman sağlını kötü etkilediği için endişelenirdi.
Birkaç defa daha aradı. Sen telefonunu açana kadar...
+Jin çalışıyorum!
-Biliyorum çünkü her zaman çalışıyorsun. Senin evine geçiyorum 1 saate yemek hazır olur, kesinlikle itiraz istemiyorum+Ama iş-
-Sevgilim itiraz yok dedim ya! Erken gelirsen izleyeceğimiz filmi seçmene izin verebilirim.
+Seni seviyorum bebeğim, teşekkür ederim.
-Ben daha çok.
Telefonu kapattığında yüzünde tatlı bir tebessüm vardı. Çünkü aşkı bulmuştun.
Evinin kapısını açtığında yüzüne vuran mis gibi yemek kokuları gözlerini büyültmüştü bile.
Sevgilin üzerinde önlüğüyle ve yüzünde kocaman bir gülümsemeyle sana bakıyordu. Onu görür görmez bir öpücük attın. O da abartılı bir şekilde öpücüğünü sana geri gönderdi.
-Hadi ellerini yıka gel. Çok tatlı olduğun için filmi sen seçebilirsin
(Ah kalbim!)
RM:
Namjoon ile bu konu yüzünden defalarca tartışmıştınız. Sorun senin çalışman veya çok çalışman değildi.
Namjoon'un asıl sorunu, senin çalışırken kendine zarar vermendi ve en kötüsü bunun farkında bile olmuyordun.
En iyisini yapmak için bazen günlerce uyumuyordun. Çok az hatta neredeyse hiç yemek yemediğin için kilo kaybediyordun.
En çokta Namjoon uzaktayken kendini işe veriyordun. Çocuklarla çekimleri olduğu için senden uzak olduğu bir hafta yine aynısını yapmıştın. Şans eseri işleri bitmesi gerekenden birkaç gün daha erken bitmişti ve sevgilin soluğu senin yanında almıştı.
Almıştı almasına ama neye uğradığını şaşırmıştı. Çalışma masanın üzerinde uyurken bulmuştu seni, Kilo vermiştin gözlerin mosmordu, kağıtlar her yerdeydi.