BÖLÜM 2: Geçmiş, sahiden geçmiş mi?

1K 58 26
                                    

Sabah kalktığında kendini oldukça bitkin hissediyordu. Uykusunu alamamıştı ve gözleri çok büyük bir ihtimalle şişmişti. Ağlamaktan değil, uyku düzeni tamamen mahvolduğundandı şüphesiz. Eh, hayatınıza girip çıkan insanlar bu kadar yoğunken nasıl olur da rahat uyuyabilirdiniz ki? Hira henüz uyuyorken, seri bir hamleyle doğruldu. Ne var ki okula gitmek zorunda olduğu gibi bir gerçekte vardı. Filtre kahvesini hazırlayıp, seri yudumlarla bitirdikten sonra üzerimi değiştirip dışarı çıktım. Soğuk hava insana kendini iyi hissettiriyordu. Bazen bilincinizin yerine gelmesi ve bir şeyler hissedebilmeniz için saf soğuk hava yemeniz şart oluyordu. Telefonunu hangi hışımla çantasına attığından haberim yoktu, lâkin çantasındaydı. Deniz'den günaydın mesajı alınca, aynı şekilde karşılık verdi. Okula vardığında kapıda Deniz'in kendisini karşılamak üzere bekliyor olduğunu gördü. Hemen en arka sıradaki yerimize yerleşirken, insanların bakışlarını göz ardı ediyorlardı. Birbirlerine yiyecekmiş gibi yahut, birbirlerinden tiksiniyorlarmış gibi bakmaktan asla vazgeçmemişler ve bunu senelerdir sürdürmeye devam etmişlerdi. Ne de olsa insanları oldukları gibi kabul etmek gerekirdi ve ne Deniz'in ne de Masal'ın onlarla uğraşacak zamanımı yoktu.

Seni izliyorum. Seni görüyorum.

Tuhaf bir mizaçla yazılmış olan mesajın sahibi bilinmiyordu. Bilinmediği gibi numaranın gözükmesi gereken alanda tertemizdi. Tek bir harf bile yoktu. Deniz'in yanağına kondurduğu öpücükle kendine gelmişti bile. Telefonu hızlıca kapatıp sıranın üzerine bıraktı.

"Mesaj attı mı? Yeni bir haber?"

Olumlu bir cevap beklediği her hâlinden belli olsada, kızın verecek olumlu bir cevabı yoktu. Hiçbir şey ileri gitmiyordu, sanki zaman işlemiyor ve her şey olduğu yerde kalıyordu. Bütün dünya sabitken, bir tek o gidebilmişti sanki olduğu yerden. Yüzünü buruşturup, başımı hayır anlamında salladığında Deniz'in yüzü de asıldı ve derin bir of çektikten sonra başını pencereye doğru çevirdi. Kar yağmaya başlamıştı. Karı severlerdi. Onlara mutluluk verirdi. İnsanların pisliklerinin ancak karla temizlenebileceğine ve birazcık da olsa arınabileceklerine inanırlardı. Deniz'in inancı biraz farklıydı, lâkin Maal Müslüman olduğundan insanlar için sık sık dua ederdi. İşe yarayıp yaramadığı konusunda hiçbir fikri yoktu, yinede küçüklüğünden beri kendini her gece dua ederken bulurdu.

"Çıkışta kahve içmeye gidelim. Soğuğu sevdiğini biliyorum ama içimizi ısıtacak bir şeyler şart oldu sanki. Bu soğuktan öte bi' şey. Donuyoruz resmen."

Kıkırdamaya başlamasıyla yüzündeki hüzün bir anda silindi ve ona eşlik etmeye başladı. Cümleleri kurarken yüzü öyle tuhaf mimiklere bürünüyordu ki tebessüm etmemek imkânsızdı. Başını bu kezde evet anlamında salladı. Her zaman gittikleri bir kahveci vardı. Hep sıcak olurdu ve çalışanları sürekli gülümserdi. Onlar içinde önemli olan buydu.

Nihayet okul bittiğinde ikiside yorgunluktan ölüyordu. Beden eğitimi dersini hiç sevmiyorlardı. Üstelik şınav ve mekik çekmeye alışık değillerdi Bu kadar çok egzersiz hem ruhlarını hemde bedenlerini yormuştu. Kafein almaya kesinlikle ihtiyaçları vardı. Enerjileri tamamıyla tükenmişti. Kahveciye vardıklarında seri bir biçimde konuştu.

"Hemen iki white chocolate mocha alabilir miyiz lütfen? Donuyoruz da."

İkisi kıkırdarken komik görüdüklerine hiç şüphe yoktu. Soğuk iliklerine kadar işlemişti burnunu neredeyse hissetmiyordu. Soğuk geçirmeyen bir vücûdu olmasına rağmen böyle hissediyorsa Deniz'i düşünmek bile istemiyordu. Hemen ısıtmanın altında bir yere yerleştiler ve yüz kasları açılana kadar konuşmadılar.

"Âh bu çocuğu öldüreceğim Masal. Seni üzmeye hiç mi hiç hakkı yok yahu. Ne bu saçmalık? Hiç mi açıklama yapmadı ya? Öylece çekip gitmek ne demek? Küfür gibi."

Yeniden DoğuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin