Uyudun mu?
Telefonun titreşimiyle irkilirken, hastane yatağının yanındaki komodinin üzerinden telefonuna ulaştı Masal. Mesajın sahibi tahmin ettiği üzere Poyraz'dı. Hâlâ burada olup olmadığını merak ediyordu. Bir yandan burada olmasını dilerken, bir yandan da olmamasını istiyordu. Ne var ki Deniz onu burada bulursa gece çıkacak cümbüş, hastanedeki herkesi uykusundan edecekti.
Kapının gıcırtısıyla yerinden sıçradı. Bir çift göz gördüğüne yemin edebilirdi. Fakat ayın ışığı ve telefondaki parlaklığı en aza indirmenin dezavantajlarından biriyle gelen çok az bir ışık hakimdi odaya, bu yüzden de kim olduğunu seçemedi. Kapı aynı gıcırtıyla kapanırken tüyleri diken diken olmuştu. Deniz'i uyandırmak istemiyordu çünkü panikleyebilirdi. Kendini Outlast'ın içindeymiş gibi hissederken yüzlerce kabloyla yatağa bağlı olduğuna ve yanında fener olmamasına lanet etti Masal. Telefonunda da fener vardı, ancak şarjı %10 civarındaydı ve acil bir durumda arama yapabilmesi için telefona ihtiyacı vardı.
Aslında uyumak üzereydim. Sen evde misin, yoksa başka bir refakâtçi odasına mı aldılar?
Cevaba göre harekete geçecekti. Yani en azından Deniz'i uyandıracaktı ve güvenliğe ulaşacaklardı. Derin bir sessizlik geceye hakim olurken koridordaki ayak seslerinin düzeni ve sakinliği kan donduracak cinstendi. Gece karanlığında, koridorda yürüyen birinin aklından şüphe ederdi. Hastalardan birinin olmasına imkân yoktu. Hepsi yataklarına bağlıydı ve ihtiyaçları için odalarında banyo dahî vardı. Oteldeki mini buz dolaplarını andıran kutulardan istedikleri yiyeceği ve içeceği alabiliyorlardı. Dışarı çıkmaya ihtiyaçları yoktu işin özü.
Kendi kendine sakın odadan dışarı çıkma. Deniz yanında değil mi? Ben sigara içmek için dışarı çıktım, birazdan uğrayabilirim yanına. Yataktan çıkma.
Yataktan bu hâlde çıkmasına imkân yoktu. Üstelik bunca kablonun arasından sıyrılabilmek için süper kahraman falan olması lazımdı. Ki maalesef değildi. Kapının açılışını bir kez daha duyduğunda gözlerini sımsıkı yumdu. Büyük ihtimalle yediği serum ve morfinlerin etkisinden sersemlemişti. Halüsinasyon görüyordu ve bunu gerçeğe uyarlıyordu. Komikti, fakat muhtemeldi. Siyah bir gölgenin ona yaklaştığını, seri hareketlerindeki ısı dalgalanmasından sezdi genç kız. Hafif bir soğuk esinti gelirken, gölge yatağa yaklaşıyordu. Bundan adı gibi emindi ve sanrı görmüyordu.
"Deniz! Hemen aç gözlerini, Deniz!"
Deniz seri bir hareketle yerinden kalktı ve hemen koşup ışığı açtı. Oda bomboştu. Fakat yerde ayak izleri vardı. Klasik çamurlu izlerden değil de, iz vardı işte.
"Hey! Sakin ol! Ne oldu?"
Deniz soğukkanlı kalmayı başarabilen bir kız değildi. Tüm duyguları doruk noktasında yaşadığından sürekli heyecanlı bir kızdı. Renginin benzinin atmış olduğunu tahmin ederek, yutkundu.
"Biri vardı. Birkaç kez kapıyı araladı. En sonunda da içeri girdi. Yerdeki izlere baksana!"
Kapı bu kez tam anlamıyla açıldığında içeri Poyraz girdi. Yerdeki ayak izlerine bakıp, afallamış bir yüz ifadesi takınarak baş ucuna geldi.
"Burada neler oluyor? Kim girdi bu odaya?"
"Aslına bakarsan bizde tam bunu çözmeye çalışıyorduk zeki çocuk."
Deniz'in alaycı gülümsemesinin altında derin bir endişe ve korkunun yattığını sadece Masal hissedebiliyordu. Hatta elle tutulur derecede yoğundu bu hisleri.
"Birkaç kez kapı açıldı, gıcırtısından anladım bunu. Sonrada biri, bir gölge içeri girdi. Ben,"
Masal, konuşmakta güçlük çekiyordu çünkü korkmuştu. Gölgedeki adamın, ya da kadının nefesini yüzünde hissetmişti. Ona bu kadar yaklaşmıştı. Konuşmaya kaldığı yerden devam edebilmek için bir kez daha yutkundu.
"Ben sadece çok korktum ve hemen Deniz'i uyandırdım. Odanın ışıklarını yaktığımızdaysa, çoktan gitmişti bile."
Poyraz dikkatlice yerdeki izleri incelerken biz Deniz'le Masal birbirlerine bakıyorlardı. İkisi de tedirgindi. Ayrıca ikisi de odaya birinin girdiğini biliyorlardı. Bunu güvenlik kayıtlarından anlayabilirlerdi. Dedesi telaşlanabilirdi ve onun telaşlanması, Masal'ın şu dünyada en son istediği şey bile değildi. Çabuk panik yapan bir adam olmasının yanında, her dedenin torununa düşkünlüğünden birkaç tık daha düşkündü ona.
"Gecenin geri kalanında burada kalıyorum. Siz uyumaya devam edin, zaten yeterince yoruldunuz. Korkmayın."
Ses tonu hakikaten güvende hissettirirken göz kapaklarına çoktan ağırlık çökmeye başlamıştı bile. Boş yere, faydasız bir direnişin içinde olduğunun farkındaydı. Esnedi. Hemen ardındansa Deniz'in gözlerinin dolu dolu olduğunu gördü. Fısıldayarak konuştu;
"Deniz, şşt. Endişelenecek bir şey kalmadı. Yarın onun kim olduğunu öğreneceğiz. Şimdi uyumamız gerek. Poyraz'da burada. Üç kişiye, bir kişi. Biz daha şanslıyız."
Masal, yüzüne zoraki bir gülümseme yerleştirirken Deniz'e sımsıkı sarıldı. Böyle uykuya dalmak en sevdikleriydi. Fakat odada Poyraz varken arkasını öylece ona dönüp keyif yapamazdı. O da sanki iç sesini duymuş gibi, Masal'ın yanına geldi ve alnından öptü. Sonrasındaysa ellerini kırılmaya müsait cam bir bardakmışçasına, aynı o hassasiyette kavradı. Gülümsedi, Masal.
"Şimdi uyu. Seni seviyorum."
Bu cümleyi düşünerek aklını yiyecekti şüphesiz. Zilyonlarca kez zihninde yankılanacaktı bu cümle. Dünyanın en mutlu insanı olduğunu hissediyordu. Ve başka hiçbir şey umrunda değildi. Salak salak sırtıyordu fakat gözleri kapalıydı.
Kendini gecenin karanlığına bırakırken aşık olduğu adamın yanında oluşu ve ondan vazgeçmemiş olmasının verdiği huzur, diğer endişe ve korkularını çoktan gölgelemişti bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden Doğuş
Teen Fiction"Kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmak zorundasınız. Nasıl yeniden doğmak isteyebilirsiniz ki, önce kül olmadan?" -Nietzsche