007

2K 241 86
                                    

✦ 007

"benden kaçıyor mu o?" diye mutsuzca homurdanarak kafamı jungkook'un omuzlarına yasladım, o ise gülerek alnıma yavaş bir tokat attı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"benden kaçıyor mu o?" diye mutsuzca homurdanarak kafamı jungkook'un omuzlarına yasladım, o ise gülerek alnıma yavaş bir tokat attı.

"sence? ilanı aşkını öyle ani olarak yaptın ki, zavallı adamın dili tutuldu." alaylı konuşmasına sinirlenerek kafamı çevirip onun kolunu sertçe ısırdım ve acıdan inildeyip kaçana kadar da onu bırakmadım. "tamam tamam bir şey demedim, kolumu kopardın vampir! bırak be." geri çekilerek onun acı dolu suratına şeytanca sırıttım, eh benimle uğraşırsa ısırılmayı hak etmiş oluyordu ve buna karşı çıkamazdı! 

taehyung'a ilanı aşk dolu bir mail atalı birkaç gün geçmişti ama ona bir daha ulaşamamış ya da okulda da görememiştim. benden kaçıyordu ama bunun nedenini tahmin edemiyordum - bu itirafı istemediği için mi, yoksa kendine hakim olamayacağını bildiğinden mi?

"ne yapacaksın şimdi?" diye sordu yoongi hyung, kafasını okuduğu kitabından kaldırarak. "sonuçta herif puf diye yok oldu. korkak..."

"en çok kızdığı şeyi yapacağım tabii ki..." mutlulukla söylediğim şeyler ikisinin de bana şaşkınca dönmesine neden oldu ve jungkook kocaman açtığı gözleriyle, "hayır... hayır park jimin!" diye söylendi.

"ne var ben? eğer onu kıskanıyorsa, ben de onunla takılırım. bu biraz... nasıl desem ona şeyi gösterebilmek için, eğer böyle kaçmaya devam edersen olacak sonuç bu olur!"

"başını belaya sokacaksın. o çocukta tuhaf lan bir şeyler var." diye homurdandı jungkook ama benim inatçılığımı bildiğinden daha fazla itiraz etmenin bir anlamı olmayacağını biliyordu. ayağa kalkarak tozlanmış pantolonumu temizledim ve kendi fakülteme doğru ilerlerken kapıda arkadaşlarıyla konuşan jinyoung'ı gördüm. "görelim bakalım, senin derdin neymiş..." diye söylendim sessizce ve yüzüme bir gülümseme yerleştirerek ona doğru ilerledim,

"hey, selam!"

"jimin, merhaba." bana sıcacık bir karşılamayla gülümseyince ufak bir pişmanlık hissetmedim desem yalan olur - sanki bizim onu suçladığımız biri gibi durmuyordu.

"nasılsın? görüşemedik birkaç gündür."

"evet..." derken üzgün görünüyordu, onun samimiyetine inanıyordum ama bazı zamanları... özellikle söz konusu taehyung olduğunda başka birine dönüşüyordu. "son birkaç gündür kulüp işleriyle uğraşıyorum, etkinlikler falan filan. sen ne yaptın? geçen o adam... seni üzecek bir şey yapmadı değil mi?"

"aslında bakarsan... hayır? neden böyle davrandığını açıkladı bana. ona kısmen de olsa hak verdim diyebiliriz."

"kısmen?" diye sorarcasına konuşarak kolumu yavaşça kavradı, yüzündeki mutlu ifade silinmişti. "derse geç kalacağız." diye açıkladı beni çekiştirmesini, bir şey demeden anlatmaya devam ettim.

"evet, yani hala bu beni öyle rencide etmesinin karşılığı olamaz ama yine de çok haksız da değil. sadece af diledi ve ben de bir şey demedim."

yıldızların altında; vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin