"Günaydın, Chan."
"Neredesin Jisung?" Jisung derin nefes alıp üzerindeki geniş tişörtün eteğiyle oynadı. Pekâlâ, geç kalmasının hiçbir geçerli açıklaması yoktu.
"Özür dilerim." Hoparlöre aldığı telefondan oldukça yüksek bir bağırış geldiğinde Jisung gözlerini kapattı. Çok sinirliydi, çok haklıydı.
"Jisung! Farkında mısın bilmiyorum ama adamın randevusu benimle değil seninleydi ve bu seneki yapabileceğimiz en iyi anlaşmaydı bu! Ne sikime toplantına gelmezsin?" Minho neredeyse ağlayacak olan sevgilisinin elini kavradı.
Chan, kimseye bağırmayan ve küfür etmeyen biri olarak, özellikle de anksiyetesi olduğu için yanında ekstra sakin olmaya çalıştığı Jisung'a, hayatında ilk defa bu kadar öfkeyle çıkışmıştı.
"Chan, özür dilerim. Düzelteceğim, tekrar konuşurum adam-"
"Gerek kalmadı Jisung. Ben senin yerine toplantıya girdim. Senin teslim etmen gereken şarkıları da teslim ettim. Hatta, biliyor musun? Senin yerine haftaya görüşme bile planlattım. Her ne sikimdeysen çabuk buraya geliyor ve işe koyuluyorsun."
"Üzgünüm."
"Maalesef ki üzgün olman zamanı geri getirmiyor. Telefonda kalbini kırmak istemiyorum daha fazla, sadece şirkete çabuk gel." Jisung'tan bir cevap gelmesini dahi beklemeden telefon kapanınca, Jisung dolan gözleriyle önündeki dokunulmamış tabağa baktı. Kendi hatasıydı, dünün şehvetiyle bugüne ayarlanan en önemli toplantısını unutması tamamen onun hatasıydı.
"Minho, seni bıra-"
"Sorun değil güzelim, sakinleştirmen gereken bir patronun var. Durumları düzeltebileceğine eminim." Minho sevgilisinin alnını öptüğünde Jisung yavaşça yerinden kalkmış, ağrıyan kalçasına rağmen odasına gidip hızlıca hazırlanmıştı.
"Minho, çekmecedeki anahtarla kilitleyip git tamam mı? Seni seviyorum."
"Dikkatli sür güzelim!" Jisung görmeyeceğini bilse de onu başıyla onaylayıp evden çıkmıştı. Acısını boş verip hızlı adımlarla arabasına ulaşmış ve hızla sürmeye başlamıştı.
Dakikalar içinde zaten yakın olduğu şirkete ulaşmış, zoraki bir gülümsemeyle sekreter ve güvenliğe gülümseyerek kendini asansöre atmıştı.
7. katta duran asansörle yerine dikleşmiş, Chan'ı görünce başını eğerek onun kapıyı kapatmasını beklemişti. Chan, elindeki dosyalarla en üst kata bastığında Jisung bir şey demesini bekliyordu.
Sessizliği, bağırışından daha kötü hissettiriyordu.
Son kata geldiklerinde kapı açılınca önce Chan çıkmıştı. Jisung peşinden çıktığında Chan elindeki dosyayı boş sekreter masasına bırakıp derin bir nefes aldı.
"Açıklamanı bekliyorum Jisung, neden geciktin?"
"Geçerli bir sebebim yok." Kısık sesle konuştuğunda Chan dişlerini sıkıp kendine mahcup bakışlar atan gence baktı.
"Jisung, sağlık sorunun mu geciktirdi seni?" Jisung başını iki yana sallayarak önünde birleştirdiği elleriyle oynadı. Derin bir nefes almış, gözlerini o hariç her yere çevirmişti.
"Ağlamışsın."
"Üzgünüm." Jisung'ın sesi buğulanırken Chan hızla arkadaşına sarıldı.
"Üzgünüm, çok çıkıştım. Jisung, beni dinle." Jisung gelen sesleri ayıramamaya başladığında Chan onu sarsmış, dikkatini çekmeyi yarım yamalak başardığında kollarını beline sarmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kaçak damatlar
Fanfiction"Seul'e bir bilet!" "Seul'e bir bilet!" "Seul'e bir bilet!" Üç genç ve takım elbiseli adam bir anda bağırdığında resepsiyondaki kadın şaşkınlıkla baktı. ' Hyunjin, Seungmin ve Minho farklı sebeplerden dolayı kendi düğünlerinden kaçarlar. (harf hatal...