Seungmin, eve döndüğü gibi üzerindeki kıyafetleri çıkarıp makineye atmış, ardından pijamalarıyla beraber ders çalışmaya başlamıştı. Üzerinde, Hyunjin'in ona geçenlerde hediye ettiği kuzulu kalın pijama takımı vardı.
Kapı çaldığında Minho olduğunu düşünerek aşağıya inmiş, söylene söylene kapıya yürümüştü.
"Anahtarın yok mu senin ya? Ders çalışıyorum sen gelip zile bası-" Seungmin karşılında bileğini kapının pervazına yaslamış, deri ceketli, rüzgârla dağılan sarı saçlı ve siyah pantolon, beyaz gömlek giymiş Chan'ı görmeyi beklemiyordu. Üstelik bugün ondan oldukça utanmışken, kuzulu pijamalarıyla onu görmeyi hiç beklemiyordu.
"Chan?"
"Bana ayıracak zamanın var mı? Ders çalıştığını söylüyordun."
"Evet, yani aslında, mola verecektim bir soru sonra. İçeri gel." Seungmin kapıyı daha çok açarken Chan başını iki yana salladı. Doğrulmuş, ceketini düzeltmişti. "Pamuk şeker yemeye ne dersin? Dondurma teklif ederdim ama hava soğuk."
"Olur, biraz bekler misin?" Chan baştan aşağı genci süzüp omuz silkti. "Böyle de fena değilsin."
"Üzerinde kuzu desenleri olan pelüş bir ayıcığa benziyorum."
"Ama oldukça güzel ve tatlısın. Çok istiyorsan değiştir, ders çalışacağın vakitten kaybedersin." Chan inatla dışarı böyle çıkmasını istiyordu, gözüne çok güzel gelmişti genç olan.
"Amacını anladım ama çok ikna ediciydi. Hırkamı giyeceğim, bekle." Yukarı çıktığında hırkasını giymiş, pijamasının altını kirletmekten vazgeçerek siyah eşofman altını giymişti. Siyah kapüşonlu hırkasını, kuzulu pijama üstü ve siyah eşofmanıyla garip görünse de sıcak tuttuğu için mutluydu. Koşarak aşağıya inip ev grubuna dışarı çıktığını kısa sürede söneceğini yazıp beyaz spor ayakkabılarını giydi. Chan'la beraber arabaya bindiğinde aklına gelen soruyla ona döndü.
"Nereden çıktı şimdi bu?"
"Hiç, şirketten dönerken pamuk şeker satan birini gördüm ve aklıma sen geldin." Seungmin gülerek kemerini takmış, arabayı süren Chan'a kaçamak bakışlar atmaya başlamıştı.
"Jeongin'le barıştınız mı?"
"Biraz uğraştırdı ama barıştık. Anlaşmamız var. Hyunjin'le aşırı temasa girmeyecek ve bu şarta uyarsa onunla dışarı çıkabilecek."
"Yani şimdi ikisi dışarıdalar?"
"Muhtemelen."
"Ve sen sakinsin?"
"Çünkü seninleyim." Seungmin'in gözleri yerinden fırlayacak şekilde açıldığında, Seungmin başını çevirdi. Chan, Seungmin'e bakıp sırıtarak arabayı sürmeye devam etti. Kısa süre içinde sahile gelmişlerdi.
Chan'la arabadan inip yürümeye başladıklarında Seungmin ellerini ceplerine yerleştirmiş, ağzından çıkan buharı izleyerek yürüyordu.
"Yapma şunu."
"Neyi?"
"Nefesini bırakıp tatlı tatlı onun dumanını izleme." Chan, Seungmin'e bakmadan konuştuğunda Seungmin ona garip bir bakış attı.
"Chan, sarhoş değilsin, değil mi?"
"Hayır, değilim. İçmedim bile." Seungmin şüpheyle ona bakıp, kendisine yalan söylemediğinden emin olduktan sonra pamuk şekerciyi gösterdi.
"Şekerci, mavi olandan istiyorum."
"Hepsinin tadı aynı zaten." Chan gülerek cebinden cüzdanını çıkarırken Seungmin omuz silkti. "Ama renkleri farklı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kaçak damatlar
Fanfic"Seul'e bir bilet!" "Seul'e bir bilet!" "Seul'e bir bilet!" Üç genç ve takım elbiseli adam bir anda bağırdığında resepsiyondaki kadın şaşkınlıkla baktı. ' Hyunjin, Seungmin ve Minho farklı sebeplerden dolayı kendi düğünlerinden kaçarlar. (harf hatal...