"Ah, Tanrım!" Seungmin eline dökülen kaynar kahveyle kupayı da yere düşürüp kırmıştı. Elinin yanmasını boş vererek yere eğilip kupayı toplarken kafeye giren Chan, girmeden elinin yandığını gördüğü için, aceleyle Seungmin'in yanına gidip yere çökerek bileklerini tutup porselen parçaları yere bıraktırdı ve onu kaldırdı. "Toplamalı-"
"Jeongin toplar." Jeongin kendi adını duymasıyla Hyunjin'in yanından kalkıp ağabeyinin Seungmin'i uzaklaştırdığı felakete ilerledi. Chan, hala bileklerini bırakmadığı gençle beraber buz makinesinin yanına gidip eline mavi eldivenlerden birini geçirerek bir avuç buz almış, eldiveni ters çevirip içindeki buzlarla beraber onu Seungmin'in eline bastırmıştı. Gencin eli kıpkırmızı olmuştu.
"Acıyor mu?"
"Biraz, of, Felix kızacak."
"Saçmalama, alt tarafı basit bir bardak kırıldı. Siparişi hatırlıyor musun, hazırlayayım."
"Sütlü White Chocolate Mocha'ydı. Yapabilirim." Chan, karşısındaki çocuğu omuzlarından tutarak durdurdu ve oldukça samimi bir gülümseme sundu.
"Evet, yapabilirsin, biliyorum. Ama ben yapacağım." Ellerini yıkayıp kuruladıktan sonra kahveyi hazırlamış, üzerine sütü şekillice döktükten sonra fincanı eline alarak Seungmin'e dönmüştü. "Hangi masaydı?"
"Şu, en köşedeki." Chan başıyla onaylayıp elindeki kahveyle ilerlerken Jeongin hızlıca büyüğünün yanına ilerledi ve koluna girdi.
"İyi misin? Harikasın bence, ağabeyim bir kere bile benim yerime servis yapmamıştı." Seungmin yanında heyecanla konuşan çocuğa bakıp hafifçe güldü.
"Elim acıyor olabilir ama indiririm şimdi kafana buzları. Daha bebek ekmeksin sen ne bu imalar?" Jeongin omuz silkti. "Ağabeyimin hoşuna gidiyorsun işte. Beni eve götüreceği zamanlar seni de eve bırakmaları mı dersin, beş dakika sonra inecek olmana rağmen seni öne oturtmaları mı dersin, yerine servis yapmaları mı-"
"Ağabeyin geliyor sus." Jeongin kıkırdayarak elindeki paspasla yere dökülen kahveyi temizlemeye gittiğinde Seungmin başını eğmiş, mahcupça teşekkür etmişti.
"Önemli değil, buralarda bir yerde yanık kremi olmalı. Otur bir yere geliyorum."
"Chan, gerçekten gerek yok."
"Elin ders çalışmak için de lazım, servis yapman için de. Bu yüzden iyileşmesi için krem süreceğim." Seungmin dudağını dişleyerek onayladı. Pekâlâ, çok havalı ve ikna edici biriydi. Hayır diyemiyordu. Gidip, Hyunjin'in hala oturduğu masaya oturdu.
Chan mutfaktan endişeli olan Felix'le beraber çıktıktan sonra, kasanın oradan kremi almış ve Seungmin'in tepesine dikilen Felix'i iteklemişti.
"Çok acıyor mu, Tanrım, nasıl yaktın elini? Ne kadar sıcaktı?" Seungmin eliyle ilgilenen Chan'ı görmezden gelmeye çalışarak Felix'e baktı.
"Özür dilerim, bardağı kırmak istememiştim bir an elim titreyince-"
"Saçma sapan konuşma özür dilenecek bir şey yok, sadece dikkatli olmadığın için kızıyorum. O makine bozuk olduğu için suyu çok fazla kaynatıyor, umarım elinde yanık izi kalmaz, salak çocuk." Seungmin bardak için kızan bir patron yerine elini yaktığı için bir patronla çalıştığı için gülümserken elinin acımasıyla hafifçe inledi.
Chan, avuçlarının arasındaki ele yavaşça krem sürerken acıttığını fark edip durmuştu. "Üzgünüm."
"Önemli değil, çok acımadı." Chan'a devam etmesi için gülümsediğinde teninde hissettiği yumuşak parmak uçlarının kendisini nasıl heyecanlandırdığını kimseye belli etmemek için çabalıyordu. Felix, Jeongin'e önlük giydirip onunla devam ederken Seungmin'e elinin acısı geçene kadar orada oturmasını söylemiş ve Chan'a favori kahvesinden getirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kaçak damatlar
Fanfiction"Seul'e bir bilet!" "Seul'e bir bilet!" "Seul'e bir bilet!" Üç genç ve takım elbiseli adam bir anda bağırdığında resepsiyondaki kadın şaşkınlıkla baktı. ' Hyunjin, Seungmin ve Minho farklı sebeplerden dolayı kendi düğünlerinden kaçarlar. (harf hatal...