Jisung, herkesten önce uyanmış ve bunun rahatlığıyla dün gece altına geçirmek istemediği şortu tekrar es geçerek aşağıya inmişti. Arkadaşları için kahvaltı hazırlamaya başladığında şarkı mırıldanıyordu.
Dakikalar sonra Hyunjin uyanmış, minik sevgilisini öpücüklere boğarak uyandırmıştı. Jeongin sabah sabah kıkırdayarak sevgilisine sarıldı.
"Günaydın güzelim."
"Günaydın, daddy."
"Ah, keşke ağabeyin duysa da seni güzelce dövse." Hyunjin sarılığı bedene son kez kokulu bir öpücük bırakıp yataktan doğruldu. Belinden kayan eşofmanını düzelttikten sonra vücudunu esnetti.
"Biri kahvaltı hazırlıyor. Yardım etmemek için biraz daha uyuyormuş gibi yapacağım." Jeongin yatakta gece Hyunjin'in yattığı yere doğru kayıp yorganı burnuna kadar çektiğinde Hyunjin gülmüştü.
"Hayırsız."
"Beş adamsınız yapın işte, en küçüğe iş mi yaptıracaksınız? Ağabeylik ölmüş." Jeongin gülerek konulurken Hyunjin tekrar yatağa çıkıp sevgilisini öperek ısırmaya ve gıdıklamaya başladı. Jeongin sessizce gülmeye çalışırken Hyunjin burnunu ısırdığında bütün çabaları sona ermiş, yüksek sesli bir kahkaha atmıştı.
"Herkes uyanık olduğunu öğrendi, kalk hadi." Hyunjin sevgilisini yataktan çıkarmayı başardıktan sonra dağınık yatağa toplamıştı. Jeongin de dolaptan üstündeki kalın pijamalar yerine şort ve tişört alıp giyindikten sonra banyoya girip koşarak aşağıya inmişti.
"Oh, Holy Moly!" Jisung arkasına dönüp küçüğüne bakarak gülümsedi.
"Günaydın."
"Günaydın ağabey, sanırım benim değil Minho ağabeyin ilk girmesi gerekiyordu mutfağa." Jeongin bardağa su doldurup kafaya diktikten sonra tezgâha yaslandı.
"O niye?"
"Im, yani, onun tişörtü var üstünde sadece ya, hani belki şey yaparsınız..."
"Sabah seksi?" Jeongin kızararak onayladığında Jisung kahkaha atarak küçüğünün yanağını sıktı. "Düşündüğün gibi şeyler için böyle değilim. Dün gece giymeye üşendim, sabah da baktım ev hala sıcak gerek yok dedim. Hem, ilk defa beni böyle görmüyorsun."
"Evet, beraber yıkanmıştık, bu çok utanç verici." Jisung gülmeye devam ederken Jeongin ona yardım etmeye başladı.
"Günaydın Ji-yuh aile var, aile." Hyunjin mutfağa girip Jeongin'i son kez öptükten sonra ona arkadan sarılmaya devam ederken Jisung'ı kesiyordu. Jeongin geç fark ettiği şeyle elini büyüğünün gözlerine götürdü.
"Bakma lan."
"Ona bakmıyorum, dalmışım." Jeongin tam kızmaya devam edecekken kulağına fısıldanan şeyle titrediğini hissetmişti. "Seni öyle hayal ettim de, sabah sabah, çok güzel bir görüntüydü."
Jeongin sevgilisini itip elindekileri masaya bıraktı. "Madem geldin, sen yardım et. Ağabeylik ölmüş zaten." Jeongin kızaran yanaklarıyla beraber hızla salona kaçarken derin bir nefes aldı.
Utandığı şey, Jisung'a yaptığı imanın ardından Hyunjin'in onu öyle görmek istemesiydi. Hızlanan kalbine elini bastırırken Hyunjin'in isyanını duymuştu.
"İkidir ağabey diyorsun bana kafa atacağım şimdi!"
"Öylesin, dört yaş var aramızda, ağabey!" Jeongin utancını unutmak için dalga geçmeye karar verse de pek etkili olmamıştı.
"Sabah sabah yine neye utandın?" Minho gülerek kendini çocuğun yanına atıp, bacağına başını yasladığında Jeongin büyüğünün saçlarını düzeltmeye başladı, karmakarışıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kaçak damatlar
Fanfic"Seul'e bir bilet!" "Seul'e bir bilet!" "Seul'e bir bilet!" Üç genç ve takım elbiseli adam bir anda bağırdığında resepsiyondaki kadın şaşkınlıkla baktı. ' Hyunjin, Seungmin ve Minho farklı sebeplerden dolayı kendi düğünlerinden kaçarlar. (harf hatal...