Jeongin, aynada kendisini süzdükten sonra görüntülü aramadaki büyüklerinin yardımıyla hazırladığı kombinine gülümsemişti. Güzel olmuştu.
"Bebeğimiz büyüdü ve sevgililer günü için randevuya çıkıyor." Felix gururlu bir anne edasıyla konuştuğunda Jisung gülmüştü.
"Gerçekten güzel oldu, teşekkür ederim."
"Üzerinde donut olan iç çamaşırını sen hazırlanırken görmemiş olsamda baskın olduğunu düşünemeyeceğim kadar güzel oldun." Jisung konuşunca Changbin'in sesini duymuşlardı.
"Şu çocuğa şöyle baskılar yapıp durma Jisung!"
"Aman, dalga da geçirtmeyin. Gidiyorum ben artık. Daha Minhoşuma akşam yemeği hazırlamayı bitiremedim." Jeongin ona öpücük attığında Jisung konuşmayı kapatmıştı. Ardından da Felix telefonu kapatmıştı.
Jeongin, üzerindeki boğazlı kazağının son kez düzeltip kazağından birkaç ton koyu olan açık kahverengi kabanını giyip gözlüğünü taktı. Sürekli soru çözdüğü için ağrıdığını düşündüğü gözlerinin ağabeyinin onu geçen hafta zorla doktora götürmesiyle aslında bozulmaya başladığını öğrenmişlerdi.
Hyunjin'i neredeyse bir haftadır görmüyordu, doğum gününden beri ve şimdi sevgililer gününü kutlamak için yemeğe çıkacaklardı. Bir haftada dış görünüşünden çok şey değişmişti.
Mavisi akan saçlarının çirkin olduğunu düşünerek tekrar kahverengine dönmüştü, ağabeyinin aldığı numaralı gözlüğü takmaya başlamıştı ve lenslerini kullanmayı beceremiyordu, en önemlisi de diş telleri çıkmıştı. Hyunjin konuşmasındaki peltekliğin gittiğini fark ettiğinde Jeongin söylemeden sormuştu, çıkıp çıkmadıklarını.
Hem özlediği hem de tepkisini merak ettiği çocuğu görmek için odasından çıktığında, kendi odasından ayrılan ağabeyini görmüştü. Ev kıyafetleri vardı ama daha karizmatik görünenleri seçmişti, Seungmin dışarı çıkmak yerine evde film izlemeyi tercih edeceğini söylemişti çünkü.
Kapı çaldığında ikisi de birbirini süzmeyi bırakıp kapıya yöneldiler. Seungmin gelmişti.
"Merhaba ağabey, görüşürüz ağabey."
"Pişt, orada dur küçük tilki." Chan, içeri giren sevgilisini öptükten sonra kardeşine cüzdanındaki kartını uzatıp göz kırptı.
"Dikkatli olun."
"Geçe kalmayın da diyecek misin?" Jeongin alay ederken Chan göz ucuyla sevgilisine baktı.
"Olduğunca geç gel diyecektim." Seungmin başını sevgilisine çevirirken Jeongin kıkırdamıştı.
"Oldu o zaman..." Hızla evden çıkıp botlarını giydikten sonra koşarak merdivenlerden indi. Hyunjin, kalçasını arabaya yaslamış küçüğünü bekliyordu.
Üzerine siyah uzun bir kaban geçirmiş, siyah kumaş pantolonun içine sıkıştırdığı beyaz çizgili gömleği dışında hiçbir açık renk bulundurmayan kombiniyle merdivenlere bakıyordu.
Dudakları hayretle aralanırken Jeongin gülümseyerek koşup sevgilisine sarıldı. Hyunjin, şaşkınlığını atlatamadan sevgilisine sarılmış, geri çekildiğinde dikkatle onu süzmüştü.
"Jeongin... Çok güzel olmuşsun."
"Teşekkür ederim, sen de, um... Çok seksi görünüyorsun?" Hafifçe kızaran yanaklarıyla kendi kapısına ilerlerken Hyunjin gülerek arabaya binmişti. Jeongin ona döndüğünde arabayı çalıştırırken ona bakmıştı.
"Bak, artık dudakların kesilmeyecek." Dişlerini gösterirken Hyunjin gülerek ona yanaşıp yanağını öptü.
"Fark etmiyor ki kesilip kesilmemesi, sen her halinle çok güzelsin ve çok hoşuma gidiyorsun. Seni saatlerce sevesim var." Jeongin gülerek kemerini taktığında Hyunjin de kemeri takmış, arabayı sürmeye başlamıştı. Dakikalar sonra çevre yoluna geçtiklerinde Hyunjin tekrar konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kaçak damatlar
Fanfiction"Seul'e bir bilet!" "Seul'e bir bilet!" "Seul'e bir bilet!" Üç genç ve takım elbiseli adam bir anda bağırdığında resepsiyondaki kadın şaşkınlıkla baktı. ' Hyunjin, Seungmin ve Minho farklı sebeplerden dolayı kendi düğünlerinden kaçarlar. (harf hatal...