Ermeda Lav piyano çalmaktan vazgeçtiği gün parmak uçlarının sızısını dindirmek için başladığı resim sayesinde bir yabancı ile tanışır. Bu yabancıyla okulun asansöründe mahsur kaldığında ikisinin de ayaklarına dolanmış hayatın ipleri, birbirlerinin b...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Multimedya: Carla Morrison | Disfruto
Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen ✨
Keyifli okumalar🖤
Gece üç.
Hayır, kabuslar bölmedi huzursuz uykumu. Çünkü uyku hiç gelmedi gözüme. Ona söylediğim sözlerin ağırlığı ruhuma bindi ve uçurumdan aşağı yuvarlandılar. Kırgın hissediyordum. Bu kırıklar onun muydu?
Açık pencereden odama giren soğuk hava saçlarımı dalgalandırırken yatağımdan kalktım ve odadan çıktım. Dışarıda yağmur yağıyordu. Havalar gittikçe daha da soğuyordu ve bu bana iyi geliyordu.
Merdivenden inip salona geçtiğimde açık kalan televizyonun ışığı karanlık odayı aydınlatıyordu. Babam koltukta uyuyakalmış olmalıydı. Üstü açıktı. Sessizce ilerledim, ardından koltuğun köşesindeki katlanmış battaniyeyi üstüne örtüp televizyonu kapadım ve salondan da çıktım. İçim daralıyordu. Nefes alıyordum ama sanki ne kadar içime çekersem çekeyim nefessiz gibiydim. Evin dış kapısını az aralık bırakarak bahçeye çıktığımda terliklerle çıkmış olmamı umursamadan evin arka bahçesine doğru ilerledim. Hava oldukça soğuktu ama içim yangın yeriydi. Yüzüm yanıyordu. Kendimi ateşin içinde gibi hissediyordum.
Başımı gökyüzüne kaldırdığımda yıldız aradım ama yoktu. Lanet olası şehir ışıklarını yok etmek istedim o an. Dünyadan ne kadar da çok şey çalıyorduk sahi biz? Kendi ayağımıza kurşun sıkıyorduk da haberimiz yoktu.
''Kabus mu yine?'' Arkamdan gelen babamın sesi ile başımı hafifçe çevirdim. Uykulu gözlerini zar zor aralasa da yanıma kadar geldi. ''Pek sayılmaz,'' diye mırıldandım kollarımı birbirine sararken. Cevap vermek istedi ama dudaklarını açtıysa da geri kapadı. Ona konuşma hakkı vermediğimin farkındaydım ve o da bunu bilip sessiz kaldı. Adımları geri geri gidecekken dudaklarımı araladım.
''Baba?''
Şaşkınlıkla bana döndü ve tek kaşı havaya kalktı. ''Efendim kızım?'' Sesi mi titremişti? Derin bir nefes aldım. ''Bugüne kadar hiç düşünmediğin bir şeyi düşünüyormuşsun gibi söyledin mi?''
''Ne?''
Başımı iki yana salladım. ''Boşver.''
''Söyledim,'' dedi aniden. ''Annen ile boşanmamız da öyle gerçekleşti.'' Şaşkınlıkla ona baktığımda buruk tebessümünü gördüm ve kırık duyguları içime işledi. Derin bir nefes aldı. ''O da biliyordu aslında ama böylesi herkes için daha kolay oldu. Yani demem o ki karşındaki kişi seni gerçekten tanıyorsa bunu düşünmediğini bilir. Seni anlar. Tabii gönlünü tekrar iyileştirmek de senin elinde.''
Dudaklarımı birbirine bastırdım. ''Üzmek istememiştim ama üzüldü. Kalbi kırıldıysa da bunu yapabilecek kişi değilim. Sonuçta...''