Keyifli okumalar dilerim🤍
21.BÖLÜM "BİR PORTREDEKİ KADIN"
''Ormanda tek bir ağaç yanmaz,'' demişti dedem. ''Tek bir ağacın yanmayacağı gibi içinde yaşayanlar da yanar,'' diye eklemişti ardından. Henüz küçük bir çocukken kelimelerinin arkasına sakladığı gizi anlamamıştım fakat o yangının ortasında küle dönmeye başlarken zihnimde yeniden anlamlanmıştı bu cümleler.
Henüz kanser hastalığını yeni yendiğim zamanlardı. Vücudum ağır bir darbeden kurtulmuştu, zaferiydi ama savaşlar hiçbir zaman zaferle bitmezdi. Bir savaşta kaybetmeden kazanılamayacağı gibi hastalığım sırasında çok şey kaybetmiştim.
Bir yangın başlamıştı hayatımda sonuçta. Sıçraya sıçraya tüm noktalarıma dağılmıştı.
Hastaneden kurtulup eve döndüğüm zamanlar annemin bana olan uzaklığını hep yorgunluğuna yordum. Kardeşimin beni tanımayışını birbirimizi tanımadan geçen iki yıla sebep kıldım fakat hiçbir şey beni, babamın ansızın kapıda belirip beni başka bir hayata sürüklemesine anlam bulmaya zorlayamadı.
Hayatım yangın yeriydi.
Annemin bundan daha iyi bir seçenek olmadığını söylediğinde onu çok yorduğumu bildiğim için hesap soramadım. Sormadım. Onun için yorucu bir evlattım, benden uzakta olup dinlenmek istiyor olmalıydı.
Böyle düşünmüştüm.
Bir annenin, evladından uzakta dinlenebileceğini düşünmüştüm.
Ardından, o eve yani babamın yanına yerleştiğimde yalnızlığıma sebep verdiğim o ses belirmişti zihnimde. Yalnızlığımda bana dost olan bu sesin düşmanım olacağını nereden bilebilirdim ki? Bir boşluk dolduysa nasıl dolduğunun önemi kalmıyordu.
Şakalar yapacak bir arkadaşım yoktu, bana şakalar yapardı.
Uyuyamadığım gecelerde ninniler söyler, bir fısıltı gibi zihnimin köşelerinde benimle saklambaç oynardı. Yalnız bir insanın zihninde belirebilecek bu şeyin tanrının bana bir lütfu olduğunu düşünüp onunla sohbet etmeye başladım.
Ta ki bunun farkına varan annem, bunun bir dehşet olduğunu söyleyene kadar neler olduğunu anlamadım. Benden kendisini uzaklaştıran annem, beni daha da mı yalnızlaştırmak istemişti bilmiyordum fakat karşımda duran bir yabancının buna çare olacağını düşünmüştü.
Bir doktorun.
Kendisi yanımda olmak yerine bir yabancının bana yardım etmesini istediğinde de sorun çıkarmadım. Zaten o ses gitmeyecekti, bunu biliyordum. Ama her şey yolundaymış gibi davrandım. Yokmuş gibi. Onlar da buna inandılar. İnanmasalar da. Bazen insanlar sorunlardan kaçmak için yalanlara kucak açarlar. Sonra o dikenler kendilerine batar da ancak öyle farkına varırlar gerçeğin.
Ama hayır, o dikenler onlara hiç batmadı. Ben gülün sapını avcuma sakladım, goncasını onlara sundum. Acılarımı, kederime boğdum.
Şimdi ise aynısını annemin yapıp yapmadığını merak ediyordum. Karşısındaki o doktor, kendisi için miydi? Onun da bir acısı, kederi mi vardı boğulduğu? Düşündüklerim çok yoğundu, boğuluyordum.
''Ateş Külü,'' dedi o ses beni zihnimin karanlık sayfalarından kurtarırken. Sudan çıkmış biri gibi derin nefes alarak ona baktığımda direksiyondaki ellerinin ne zaman kollarımı tuttuğunu fark etmemiştim. ''O annem mi?'' dedim sakince cama döndüğümde fakat kimse yoktu. Sesim içime kaçmıştı ama o duyardı. Biliyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/175284086-288-k836509.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALDEN PORTRELER
Genç KurguErmeda Lav piyano çalmaktan vazgeçtiği gün parmak uçlarının sızısını dindirmek için başladığı resim sayesinde bir yabancı ile tanışır. Bu yabancıyla okulun asansöründe mahsur kaldığında ikisinin de ayaklarına dolanmış hayatın ipleri, birbirlerinin b...