12.BÖLÜM: ''BOŞA GİTMİŞ SÖZLER''

1.9K 198 49
                                    


Keyifli okumalar💖

Ben zihnimin orta yerinde bir tiyatro kurdum. Oynayan da ben oldum yazan da. Gerçekler adım adım uzaklaşırken olmasını istediğim şeyler onların yerini aldı. Ama bu sonsuza dek sürmedi. Oyuncular dağıldı, tiyatro bitti. Gerçek yeniden geldiğinde hayallerim üzerime devrildi.

Ural Zamherir.

Bu isim bana nedensiz bir acı veriyor. Kalbimin orta yerinde bilmediğim bir yara kaşınıyor. Acımıyor. Delicesine kaşınıyor. Yaranın kabuğu kendini atmak istiyor ama nedeni nedir? O yarayı açmak mı yoksa iyileştirmek mi?

Ural Zamherir adı bana iyi gelmiyor, peki kendisi?

''Buna ben bile cevap veremem.'' dedi iç sesim ve aramızda derin bir sessizlik yaşandı.

Ders bitmişti. Kalabalık bir metronun içinde kendime zar zor bulduğum o yerde oturuyordum. Başımdaki sızılar her ne kadar fazla olsa da bu iki çocuğun seslerine dikkat kesilmeden edemedim. Belki de aklımı dağıtacak bir şeyler arıyordum. Böyle zamanlarda ne olduğu önemli değildi. En önemsiz bir konuyu bile saatlerce düşünebilirdim.

''Tamam o zamaan,'' dedi sarı saçlı oğlan yanındaki kıza doğru. Kız kahverengi saçlara sahipti ve iki tutam yandan örgü olarak omuzlarından sarkıyordu. İkisi de oldukça sevimliydi. ''Beş bin altı yüz iki ile iki yüz elliyi çarp!'' dedi oğlan hevesle. Hemen yanlarında oturduğumdan yüzlerindeki ifadeyi net göremesem de oldukça heyecanlıydı.

Küçük kız derin bir nefes aldı ve on parmağını da kaldırarak hesaplamaya çalıştı. ''Ama bize bunu öğretmediler ki. Ben sadece birler ve ikileri biliyorum. Hem bunu kimse yapamaz! Büyük insanlar bile.''

''Hayır yapabilirler,'' dedi inatla çocuk ve gözleri etrafta dolaştığında bana da sıra geldi. ''Abla sen büyüksün. Beş bin altı yüz iki ile iki yüz elliyi çarpabilir misin?''

Diğer yanımda oturan genç konuştu. ''Akıldan yapamaz.''

Derin bir nefes alarak gülümsedim. ''Bir milyon dört yüz bin beş yüz.''

Çocuklar ağızlarını kocaman açarak bana bakarken yandaki gencin elindeki telefonda gördüğüm hesap makinesi ile o da suratıma baktı. ''Nasıl? Bunun bir formülü mü var?''

Omzumu silktim. ''Fazla zeki olmalıyım.'' Hepsi şaşkınlıktan olsa gerek sessiz kaldığında ellerimi birleştirerek yolun bitmesini bekledim.

O sırada cep telefonuma gelen mesajla ekranda o ismi görmem bir oldu. Kalbime küçük bir sızı girdiğinde mesajına tıkladım.

Ural Zamherir

Sana da uygunsa ikide atölyeye gelebilirsin.

O videoyu görmemiş miydi?

Yutkundum. Gidemezdim. Mantıklı bir insanın yapacağı gibi kendimi geri çekmeliydim.

Ben gelemeyeceğim.

Yazdım ve gönderdim. Dudaklarımı dişledim. Kendime kızmamalıydım. Benim yerimde kim olsa bunu yapardı ve bunu yapmalıydı. Katil olduğu söylenen bir çocukla bile görüşmem yanlıştı. Bunların hepsi yanlıştı.

Peki içimde neden bir huzursuzluk vardı?

Kalbimin orta yerine bir kıymık batmış gibi. Onu oradan çıkartmam gerekiyordu ama oraya nasıl geldiğini bile bilmiyordum.

Derin bir nefes aldım ya da almaya çalıştım çünkü burası yeterince kalabalıktı.

Ellerimi yüzüme bastırıp ağlamamak için kendimi kastığımı gözümden bir damla yaş gelmesiyle anladım. Parmaklarım onun gerçekliğini teyit etmek istercesine yanağıma dokunduğunda şaşkınlık içime sindi. Ben neden ağlıyordum? Bu gözyaşının kaynağı neydi?

HAYALDEN PORTRELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin