Merhabalar!
Oldukça heyecanla yazdığım bir bölüm oldu, yeni bir karakter daha katıldı. Bakalım sevecek misiniz? :)Hedefimiz: 60 OY ve 100 YORUM
Hedef dediğime bakmayın sınır falan değil, sadece yazma şevkimi oldukça arttırıyor :)
keyifli okumalar dilerim🤍
Şarkı: Göçmen Kuşlar | Ömer Faruk Küçük (mutlaka dinleyin derim)
10.BÖLÜM: "KALPTEN DEMLENEN ACI"
Genç kız sinirle elindeki su şişesini çöpe fırlattı. Elinde tuttuğu malzeme odası anahtarını sallayarak basketbol sahasına girdiğinde tek bir kişiyi gördü. Umursamadan malzeme odasına doğru ilerlemeye başladı. Beden eğitimi dersine geç kaldığı için hocası sürekli ondan bir şeyler istiyordu. Hayır, demek istese de onu dersten bırakabileceğini bildiğinden susuyordu ve bu yüzden içinde büyük bir öfke dolaşıyordu.
Tam kapının önüne gelmişken kafasına çarpan topla zihni çalkalandı ve acı içinde bağırırken yere doğru eğildi. Anahtar yere düşmüştü ve iki eliyle de kafasını tutuyordu. Hızla yanına yaklaşan adımlarla doğruldu ve bakmadan bağırdı. ''Ne yaptığını sanıyorsun sen!''
Gözlerini gelen kişiye değdirdiğinde karşısındaki ile birlikte kaşları çatıldı ve yüz ifadesini değiştirmemeye çalıştı. ''Gerçekten çok özür dilerim,'' dedi mavi gözlerini samimi bir şekilde kısarak. Elini saçlarıma doğru getirdiğinde kendimi bir adım geriye çektim. ''Lütfen izin ver bakayım.''
Nedeni bilmeden izin verdi genç kız. Yakışıklılığı mı, dedi içinden. Ama bunu eledi. Popülaritesi? Okulun en yakışıklı ve sevilen çocuğuydu nihayetinde. Bir kız olarak etkilenmesi normaldi ki. Ama sonra bu ihtimalleri de hızla çizdi çünkü bunlara kapılacak bir kız değildi. Olsa bile neden şimdi olacaktı? Onu daha önce de görmüştü, hatta bir kere konuşmuştu da.
Peki neden şimdi, saçlarına nazikçe dokunurken, kalbi avuçlarına konmak istercesine tenini dövüyordu?
''Bir şey yok gibi gözüküyor ama revire gidelim. Buz koyalım ne olur ne olmaz.'' Onun gözlerine öylesine bakarken bakışlarıni birden çekti genç kız. ''Gerek yok.''
''Olur mu öyle şey? Gitmeliyiz.'' Birden büyük elleriyle kızın elini tuttu ve nazikçe çekerek revire doğru yol aldılar.
Kalbi avucuna konmuştu. Bunun başka bir açıklaması olamazdı.
Onun arkasından çekilirken ellerine baktı.
Hayır, dedi genç kız. Onun yakışıklılığı bulandırmadı zihnimi, ünü hızlandırmadı kalbimi. Tıpkı soğuk bir camın üzerine ılık nefes üflenmesi gibiydi. Kalbi o camdı. O nefesse onun dokunuşuydu.
Çok sonra anladı Ermeda, o hissettiği küçük sevgiyle hızlanmıştı kalbi, konmuştu avuçlarının arasına.
***
Küçükken bir kağıdı rengarenk boyar üstünü simsiyah boyayla kaplardık ve çizdikçe içinden renkler parlardı. Küçük bir kız çocuğuyken bayılırdım bu olaya, her defasında şaşkına dönerdim ve tüm kağıtları bunun için kullanırdım. Kendi renkli hayatıma benzetmeye çalışıyordum.
Büyüdükçe bazı şeyleri daha da iyi anlamıştım. Tüm güzel anılarımız kaplanıyordu siyah boyalarla ve biz acımasızca her yeri kazıyorduk canımızın acısı uğruna. Peki sonunda ne oluyordu? Acının içinden küçük mutluluklar sızıyordu. O zaman acının kelime anlamını öğreniyorduk. Çünkü bazı kelimeler sözlükten değil, yaşamdan öğrenilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALDEN PORTRELER
Novela JuvenilErmeda Lav piyano çalmaktan vazgeçtiği gün parmak uçlarının sızısını dindirmek için başladığı resim sayesinde bir yabancı ile tanışır. Bu yabancıyla okulun asansöründe mahsur kaldığında ikisinin de ayaklarına dolanmış hayatın ipleri, birbirlerinin b...