-4.Bölüm- Kötü Şans

106 9 1
                                    

İnsanlar değişken karaktere sahiptir. Çoğu kavramın da değişkenliği insana bağlıdır. Örneğin;dostluk.

Ben Melodi Yatome. Yatome soyadıyla birlikte yeni bir hayata sahip,bazı kavramları yeniden yaşamak zorunda kalan bir üniversite öğrencisi.

Tokyo'daki hayatımdan önce,lise hayatı oldukça eğlenceli geçen bir kızdım. Herkesin birbirine destek çıktığı,popüleritenin önemsenmediği güzel bir dostluk ilişkisine sahipti çevrem. Şey,sanırım ben öyle olduğunu sanıyordum.

Toplumda bazı kurallar vardır,sözlü normlardır bunlar ve herkes varlığını ya inkar eder ya da yokmuşçasına hareket eder. Bu kurallardan biri de "ya kusursuz bir birlik-beraberlik olduğuna inanarak hareket et ya da popüler liderlerin kölesi ol". Lise hayatımda ilk madde uygulanırken,üniversitede ikincisine yer verilmekte. Ve ben de kurallara göre oynuyorum.

"Melodi! Daha ne kadar lavaboda kalacaksın,geç kalıyorsun"

Tamam,şimdilik bunları düşünmeyi bırakıp bir adım atma vakti. Mesela lavabodaki ayna karşısında dikilmek yerine hazırlanıp okula gidebilirim.
Hazırlanıp odamın kapısını açtığımda Keita karşımda durup gülümsüyordu. Benden bir şey isteyeceğinden kesinlikle eminim.

"Bugün annenin izin günü. Seni benim bırakmamı ister misin?"

Bingo! Durduk yere çıkan izin günü,yardımsever baba teklifi. Böyle numaralarla size karşı yakın davranacağımı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Tek istediğim benden uzak durmanız,gerisine ihtiyacım yok. Bunları söylemek yerine sahte gülümsememi takınarak teşekkür ettim. Arkadaşlarımla buluşup ordan okula gideceğimi söyleyerek ufak bir yalanla sıyrıldım. Canım üvey babacığımın suratı yalandan da olsa asıldı.

"Pekala,kendine dikkat et. Bir durum olunca beni hemen arayabilirsin."

"Tabii,ararım." Diyerek olabildiğince çabuk hareketlerle evden çıktım. Siz de rahat rahat sevişebilirsiniz,yaşlı moruklar. Bir yandan yavaş adımlarla ilerlerken bir yandan da kulaklığımın düğümüyle boğuşuyordum. Tanrım,işkenceden farksız bir şey resmen. Ben bununla uğraşırken birden birine çarptım. Düşmemek için çabalarken kulaklığımı kanalizasyon deliğinden aşağı düşürdüm. Ne kadar güzel bir gün!

"Gomenasai.*" Kesinlikle bir Japon'a ait olmayan bir aksanı vardı. Kafamı kaldırıp baktığımda tahminimin doğru olduğunu anlamıştım. Yakalarını kaldırdığı siyah ceketi ve kıvırcık saçlarıyla tahminimce benden 5 yaş büyük biri karşımda duruyordu. Gözlerimin içine baktıktan sonra İngiliz aksanıyla konuşmaya başladı.

"Japon değilmişsin." Gözleri baştan aşağı beni süzmekle meşgulken,elini ceket cebinden çıkardı ve saçlarına geçirdikten sonra bana doğru uzattı.

"Kulaklık için üzgünüm. Ben Ragnar."

Elini sıkarken gözlerinin içine baktım. Bu adam kesinlikle çok yakışıklıydı ve sanki gözlerine bakmam için emir veriyordu. Elini çekmeden konuşmaya devam etti;
"Bunu telafi etmem için.." Diyerek cebinden siyah bir kulaklık çıkardı. Bir dakika,Beats mi o? Şaka yapıyor,tanrım onu mu verecek yoksa?! Cebini karıştırmaya devam ettikten sonra bir kart çıkarıp bana uzattı.

"Şuan zamanım olmadığı için,uygun bir zamanda beraber yeni bir tane alabiliriz. İşte numaram küçük hanım. "

Onun yerine neden Beats kulaklığını vermiyorsun! Elbette böyle diyemezdim ancak... Herneyse,en azından oldukça kibar birisi gibi gözüküyor. Elini çekmek üzere olduğunu sanıyordum ki birden elimi sıkıca tutarak kendine doğru çekti ve kulağıma fısıldadı.

"Ah bir de küçük hanım... Dikkatsizlik bahtsız sonuçları getiren bir davranıştır."

Ardından siyah spor arabasına binerek oradan uzaklaştı. Bir dakika,bu adamla nasıl çarpışmıştım ki ben böyle. Geriye dönüp araca baktığımda görebildiğim tek şey,sürücü koltuğunun yanında turuncu saçlı birinin bana doğru bakıyor oluşuydu.

Kore wa aide wanai,desu ka?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin