19

1K 129 28
                                    


Diğer kitaba başladığım için kuzen ve arkadaşların pabucunu biraz dama attım kdlendpsl

İyi okumalar size
vuhuu ~
———

Nihayet herkesin beklediği gün gelip çatmıştı. Tüm okul karşılarında yapılan basketbol müsabakasını çoşkuyla izliyordu çünkü kendi okulları maçın bitişine az bir zaman kalmışken, önde götürüyordu maçı. Kimse beklemiyordu böyle olmasını. Önceki maçta kendi okulları kaybetmişken yeniden öyle bir durumla karşılaşacaklarını düşünmüştü izleyenler fakat, durum şu an onu göstermiyordu. Okul takımları, maça o kadar konsantre olmuştu ki diğer takımın artık geri dönüş yapabileceği bile düşünülmüyordu.

Tezahürat edenler arasında üç kuzende bulunuyordu. İlk izledikleri maçtan tamamen farklı bir reaksiyon içerisindelerdi. Jisung kaptan olan Minho'nun, onu dilemesi üzerine son demine kadar destek vermeye çalışıyordu. Sözlerini boşa çıkartmamıştı kaptan. Takımın stratejisini tamamen değiştirerek diğer takımın afallamasına neden olmuştu.

Soun, maç boyunca karşısındaki takımın nasıl bu kadar iyi olduğunu sorgulamasından dolayı mı bilinmez ama maça bir türlü kendisini veremiyordu. Yapacağı tek bir şey vardı bundan sonra. Molada takımına, diğerlerine karşı sert olmaları gerektiğini söylemişti. Bir nevi hile yapmaya getiriyordu sözlerini.

Takımdakiler onun sözünü dinlemesine rağmen rakipleri, yapacakları sert hamlelerden sanki daha önceden haberleri varmış gibi rahatlıkla kaçıyordu.

En sonunda herkesin beklediği bitiş düdüğü çaldığında kaptan Minho, hızlıca takımdaki gençlerin üzerine atlamıştı. Maç onların skor üstünlüğü ile sonuçlanmıştı. Başarmıştı Minho, bu maçta kaybeden taraf olmamıştı.

Tüm takım toplu bir sarılma yaptıktan hemen sonra hızlıca kaptanı kucaklarına alarak havaya atmaya başlamıştı. Onların sevinci maalesef ki başkalarının üzüntüsüne neden olmuştu. Soun, maçın bitmesiyle beraber bir duvarın dibine çökmüştü hemen. Aklı hala almıyordu. Diğer takıma ne olmuştu da aniden stratejilerini değiştirmişti?

Maçı izleyenler, bitiş düdüğünden sonra sevinçten bağırabildikleri kadar bağırmıştı. Bunların arasında tabiki de üç kuzende bulunuyordu. Jisung, takımdakilerin sevinçle birbirlerinin üzerine atladığını gördüğünde hızlıca gözlerini kaptana çevirmişti. Sincap çocuk, kaptanın sevincini izlerken onu ilk defa böyle gördüğü için biraz şaşırmıştı. Minho ile kendisi arasında genelde hep bir tartışma olmuştu. Onunla normal konuştuğu doğru düzgün bir günü bile yoktu. Normal sanılan konuşmalarında bile hep bir laf sokma ya da iğneleyici sözler bulunurdu.

Fakat Jisung, karşısındaki çocuğu ilk defa görüyordu. Onu tanıdığını sanmıştı ama hayır, karşısındaki kişi şu an bambaşka biriydi. Kaptanın yüzündeki gülümsemede takılı kaldı, sincap çocuk. Böylesine güzel gülümsemesini neden hiç kendisine göstermemişti? Minho'nun basketbola ne kadar önem verdiğini şimdi daha iyi anlıyordu. O başarmıştı ve başardığında tamamen farklı birisine dönüşmüştü.

Felix ve Seungmin'in ona sarılmasıyla birlikte transtan çıkmıştı genç çocuk. Kuzenleri bulundukları noktada sevinçle küçük küçük zıplarken onlara katılmayı da ihmal etmemişti. Üçlü neden bu kadar sevindiklerini bilmiyordu ama içlerindeki sesi dinleyerek büyük bir kahkaha atmışlardı. Seungmin kuzenlerine sarılırken, "Hadi onları tebrik etmeye gidelim." demesiyle birlikte diğer ikili onu onaylamak için kafa sallamıştı.

Jisung ile Minho, aralarındaki problemi çözememişlerdi fakat biliyordu ki sincap çocuk, kafasındaki düşünceleri bir kenara bırakarak diğerinin yardım talebine destek verecekti. Tek yapması gereken ondan uzak durmamaktı. Böylelikle ipin ucu da elinden kaçmamış olacaktı.

FOREIGNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin