3

1.6K 172 37
                                    

İyi okumalar~

"Biz tam bir aptalız." diye söylenmeye başlamıştı Jisung, büyük babalarının evine giderken. Okul çoktan bitmişti ve üç kuzen günün değerlendirmesini yaparcasına konuşuyordu. "Hatta en büyük aptal sensin, Felix. Ne diye çoçuğa laf sokmaya çalışıyorsun ki etin ne budun ne senin?"

Çilli olan bütün yükü kendi üzerine atan kuzenine sinirle bakmıştı. " Çocuğun bana aşağılayıcı sözlerine göz mü yumsaydım?Hadi ben orda kendimi savundum da sen niye onlar gelince bir anda parladın ki? Belki özür dileyip kapanacaktı konu."

Jisung sinirle kahkaha atmış ve söz hakkının kendine geldiğini anlayınca konuşma gereği duymuştu.

"Siz beni bilmiyor musunuz ya? Ben bir anda parlayan biriyim o an beni susturmanız gerekliydi." İç çekip sözlerine devam etti. "Seungmin sabahtan beri susuyorsun bir şey söyle artık aramızdaki en mantıklı insan sensin."

Seungmin susmayan çocuğa göz devirip "Ne diyebilirim ki şu an sence? Tam anlamıyla boka battık. Üçünün de belalı bir tip olduğu belli, onlardaki özgüvenin nedeni de bu. Kore'de dövme çok sevilmemesine rağmen onlarda bulunduğuna göre kurallara uymayı sevmeyen insanlar olduğunu anlayabiliriz." konuşmasına devam etmeden önce kuzenlerine dönmüş "Ayrıca vücutlarının iri yapılı olduğunu da düşünürsek eğer kavgaya da meyilli olduklarını anlayabiliriz."

Felix kuzenin sözlerinde haklı olduğunu biliyordu ve bu onu daha çok korkutmaya başladı. "Bir de bize bakın; Jisung'un ayakları kendini bile taşımakta zorlanıyor, benim kollarım zaten zayıf, Seungmin sen kavga hakkında küçücük bir bilgiye sahip değilsin. Ne yapacağız biz?"

Jisung sızlanan kuzenin sözlerine karşılık olarak konuşmaya başlamıştı. "Çocuk sana laf söylediğinde sussaydın şu an bunları düşünmek zorunda olmayacaktık, aptal sarışın." 

Felix kuzenin hala olayı kendi üzerine atmaya çalıştığını fark edince konuşma gereği duydu. "Jisung, beni anlamıyor musun? Çocuk orada beni bilerek küçümsemeye çalıştı, susamazdım anladın mı? Olayı başlatan ben değildim o çocuktu. Yanımıza geldiklerinde birden parlayan da sendin. Okulunuzun bize ihtiyacı var diye aptalca konuştuğun için doğal olarak hepsi sinirlendi. Unutmuş olmalısın ki o çocuğun dediği şey doğruydu; bizim bu okula ihtiyacımız var."

İki kuzen birbirleriyle laf dalaşına girmişti ki yanlarındaki diğer çocuk artık delireceğini düşünmeye başlamıştı.

"Susun artık! Şu an birbirinizle kavga etmeniz ne işinize yarayacak? Normalde ben bile böyle şeyler yapmam ama bir anda gelişti olaylar. Felix bir yandan haklı, Jisung. Çocuk bile isteye ona laf attı, sana yapılsaydı Felix'e göre daha ağır konuşacağını hepimiz biliyoruz. Belki de olay düşündüğümüz kadar büyümez. Yani umarım... Şu an tek yapabileceğimiz şey zamanı akışına bırakmak."

Jisung, Seungmin'in kendine hedef aldığı cümlelerinde haklı olduğunu biliyordu ama yine de diğer kuzenin ilk adımı atmasını bekledi. Felix'e dönüp baktığında ona bakmadığını, yerdeki taşları izlediğini gördü. Onu kırmıştı...

Hemen kuzeninin yanına giderek omuzunu omzuna kur yaparcasına vurdu. "Çilli, küs müyüz?"

Felix ona bakmadığı ve karşılık vermediği için omuzunu daha hızlı hareket ettirerek sevimli sesler çıkartmaya başladı. "Hadi ama bu sevimli surata bakmayacak mısın?" her kelimesini uzatarak söylemişti. Biliyordu kuzeni böyle şeylere dayanamazdı.

Tam da tahmin edildiği gibi, Felix kuzeninin şirin tavırlarına dayanamayıp vücudunu ona döndürmüş ve kocaman bir sarılma vermişti.
"Bir daha bana aptal sarışın deme." demişti onlara izleyen diğer kuzenini de aralarına alarak. "Eğer bir daha dersem şerefsizim." Jisung, çillinin sözüne cevaben söylediği cümle ile Seungmin kendini tutamıştı.

"Jisung sen zaten şerefsizsin."

*

Diğer tarafta ise hala siniri geçmemiş üç arkadaş evlerine gelmişti. Minho'nun ailesinin vefatından sonra kalan bu ev diğer ikisi için de yuva olmuştu. Aileleri ile hiçbir zaman anlaşamadıkları için Minho, onların burda kalmalarının daha iyi olacağını söyleyerek kapı açmıştı bu çocuklara. Aslında zengin ailelere sahip olan bu gençler; kurallara uymadıkları ve etnik kökenlerine saygı duymadıkları için pek sevilmiyorlardı. Ailelerinin onlara yaptığı tek şey belli bir miktarda para göndermekti ki reşit olduklarında onu bile yapmayacaklardı muhtemelen.

"Hangi hakla bizimle böyle konuşabilirler." demişti, Changbin. Konuştukça daha da sinirlendiğini hissediyordu ve sinirini sanki geçirebilecekmiş gibi koltuğun kol kısmına, yumruk yaptığı eliyle sert bir şekilde vurmuştu. Ortamı gerici bir sessizlik kaplamıştı. Birkaç dakika süren bu sessizlik, Hyunjin için bir ömür gibi gelince konuşmaya başladı.

"Sen neden bu kadar sinirlendin ki? Biz zaten her gün en az bir kişi ile tartışırız, bu ilk değil yani."

Changbin arkadaşına delici bakışlarını göndererek "Her gün birileri ile tartışıyoruz diye bugün sinirlenmeyecek miyim?"
Uzun boylu çocuk, arkadaşının onun sorusuna karşılık söylediği şeyle yan bir gülüş verdi. "Hayır aptal, sanki çocuk orada tüm soyuna sopuna sövmüş gibi bir an da parladın. Gerek var mıydı?"

Minho arkadaşının cümlesinin bittiğini anlayınca söze atılmıştı. "Harbiden ha.. Sen normalde yeni gelen insanları tanıma gereği duymadığın için hep kendilerini tanıtırken yatar uyurdun bugün niye uyumadın?"

Changbin arkadaşlarının onu sorularıyla sıkıştırmaya çalıştığı anlayınca sesini yükselterek "Bugün canım yatmak, uyumak istemedi amına koyayım ya illa bir sebebi mi olmalı?"

"Sesini yükseltme bize karşı tek sinirli sen değilsin, yemin ederim arkadaşım demem yüzünün ortasına yumruğu geçiririm." Minho, arkadaşının kendisine sesini yükselterek konuştuğu için hakim olamamış ve o da yükseltmişti sesini.

İkisinin birbirine öfkeyle baktığını gören Hyunjin, gerici ortamı dağıtmak için "Doğrusu çocuklarda sanki bizim laf söylememizi bekliyorlarmış gibi bir anda öfkelerini kustular. Kollarına dokunsam, kolları elimde kalacak çocuklar bize atar gider yapıyor." kendi kendine konuşurcasına kafasını bir o yana bir bu yana eğiyordu.

"İşte bu yüzden onlarla kavga etmeyeceğiz." demişti, Minho. Diğer iki arkadaş söylediği cümleye karşılık yüksek sesle "Ne" diyebilmişti. Sonrasında Changbin söze atılarak "Ne demek kavga yok?"

Minho arkadaşlarının böyle tepki vereceğini bildiğinden onlara sinsi bir gülüş vermişti. "Hadi ama bizim yanımızda çok cılız kalıyorlar kavga edersek eğer hiç eğlenecesi kalmaz. Onları sinir etmek, kavga etmekten daha güzel geliyor kulağa."

Onu dinleyen iki arkadaş birbirine bakıp sırıtmıştı. Minho'nun aklındakileri tahmin edebiliyorlardı. Uzun olan "Sen çok tehlikeli bir adamsın biliyorsun değil mi?" diyerek arkadaşını biraz pohpohlamıştı. "Genelde herkes der bunu bana Hyunjin-shi."Arkadaşının kendine cevap olarak verdiği cümleyle birlikte uzun olan kendini tutamamış ve gülmeye başlamıştı.

Changbin uzaktan ikilinin konuşmasını dinlerken mantıklı geliyordu Minho'nun dediği. O çocuklarla kavga ne kadar eğlenceli olabilirdi ki? Changbin düşünceler içindeyken kendi kendine sırıtmaya başlamıştı. Aslında bu çocuklarla uğraşmak düşündüğünden daha eğlenceli olabilirdi.

Aklımda belli plan yok ve ben bundan sonra ne yapacağımı bilmiyoruuum ühühüühü

Ayrıca klişeleri çok seviyorum hdskalsmd

FOREIGNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin