Bölüm biraz geç geldi farkındayım fakat artık bu kitaba karşı tüm ilham perilerim yok oldu. Yazmaya çalıştıkça kelimelerim birbirini tamamlayamaz oldu bu yüzden çok fazla uzatmak istemedim. Bölümün sonunda size güzel bir şekilde veda etmek için uzunca konuşacağım.
İstediğiniz kadar güzel bir final olmadı fakat beğenirsiniz umarım.
Kalbim buruk hissediyor şu anda. Bu kitabın son bölümünü, yüreğimde oluşan bir ağırlıkla sizlere sundum.
Ve son kez, bu kitap için iyi okumalar diliyorum size~
Felix, haftasonu sevgilisi ile nehirini kenarında otururken yanındaki bedenin uzun bir süre kendisini incelemesiyle ona doğru dönerek, "Neden öyle bakıyorsun?" sesindeki cilve kendisini gün yüzüne çıkartmıştı.
Changbin, sevgilinin sözlerinden sonra ona büyük bir gülümseme vermiş ve ellerini diğerinin güzel suratına çıkartarak çillerinin yoğun olduğu bölgeyi okşarken, "Kore tarihi ile aran nasıl bilmiyorum ama bir rivayet var biliyor musun?" dediğinde sevgilisinin gözlerindeki merakı fark etmişti.
"Ne rivayetiymiş bu?"
"Eskiden güzelliğiyle dillere destan olan bir prens varmış. Silla krallığında yaşarmış bu prens. Abisi, yani o dönemin kralı kardeşinin güzelliği ile ona zarar gelmesini istemeğinden dolayı saraydan dışarı bile çıkmasına izin vermiyormuş."
Felix, sevgilisinin anlattığı hikayeyi bilmediği için merakla onu dinliyordu. Konunun nereye geleceğini kestirememişti.
"Ne kadar kardeşini insanlardan saklamaya çalışsada o dönemin kötü olarak bilinen başka bir kral, kardeşini ondan istemiş."
"Neden istemiş ki?"
"O kadarını bilmiyoruz ama herkes prensin güzelliğine tutulduğunu düşünüyor."
"Sonra ne olmuş?" Felix, merakına yenik düşerek sormuştu sorusunu. Bu hikayenin sonunu artık daha çok merak etmişti.
"Prensi kendi topraklarından alarak Goguryeo'ya yani kendi topraklarına getirmiş. Bu kral ve prensin arasında ne geçtiği hala bir muamma fakat bilenen bir şey var."
"Neymiş o?" Felix artık konuya tamamen adapte olmuştu.
"Kral ve prens, diğer hayatlarında yeniden karşılaşmak için birbirlerine söz vermiş."
Felix, dinlediği hikayeden hiçbir çıkarım yapamamıştı. Sevgilisinin bir anda ona bu hikayeyi niçin anlattığını sormak istemişti. "Neden şimdi bunu anlattın?" Changbin'in ondan ne gibi bir çıkarım yapmasını istemişti anlayamamıştı.
"Düşünüyorum da.. acaba sen o güzeller güzeli prens olabilir misin?" Changbin, kendisine ilgiyle bakan sevgilisine gülerek söylemişti sözlerini. Ona bakınca aklına hep bu hikaye geliyordu ve onunda bunu bilmesini istemişti.
Felix, duydukları ile güçlü bir kahkaha atmıştı. Sevgilisinin özenle anlattığı hikayeden sonra böyle bir şey söyleyeceğini düşünmemişti. Hala kahkahasını atarken, "Saçmalama, Changbin." demeye çalışmıştı fakat gülüşü yüzünden kesik kesik çıkmıştı ağzından kelimeler. "Sence böyle bir şey olabilir mi?"
"Niye olmasın ki? Bence çok mantıklı." Changbin de sevgilisinin gülüşüne katılarak söylemişti sözlerini. Ortamda ikilinin sadece gülüş sesleri duyuluyordu. Bir süre birbirlerine bakarak gülmüşler tam sustukları an, Felix'in bir kıkırtısıyla yeniden gülmeye başlamışlardı. Şu an dışarıdan deli gibi görünüyor olabilirlerdi fakat bunu pek de önemsemediler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FOREIGN
General FictionZengin aileden gelen üç kuzen farklı ülkelerde yaşamlarını sürdürüyorlardı fakat aile şirketlerinde oluşan birkaç problem yavaş yavaş batma eşiğine getirmişti onları. Üç çocuğun eğitim masrafları aileleri tarafından zor zar karşılanmaya başladığınd...