Ellerimi dayadığım ahşap pervazlı camın ardındaki görüntüye bakıyordum. Ne zamandır? Belki beş dakika belki de yirmi beş dakika. Zaman kavramım yok gibiydi. Gözlerim yalnızca Manchester'ı kaplayan kar tabakasına vuran güneş ışığını ve bu ışığın kırılarak oluşturduğu renkleri takip ediyordu. Ne kadar da güzel parlıyorlardı.Olan her şeye rağmen bu şehirde olmak beni mutlu hissettiriyordu.
Düşünmek, kendime yapmamam için izin vermemem gereken ilk şeydi şu anda. Düşünürsem kalamazdım. Düşünürsem, Rosie olamazdım.
Gerçekten hala Rosie olmak istiyor muydum?
Rosie olmak acınasıydı. Rosie olmak sancılı, acılı, iç kanatan, yaraları açık bir şekilde oradan oraya koşmaktı. Yaramdan akan kan Hansel ve Gretel'in kırıntıdan yaptıkları yolla eş değerdi. Benimkinin üstü Harry'nin ayak izleriyle kapanmıştı sadece, o kadar.
Bu hikayenin kötü kızı bendim. Çünkü gitmiştim. Aniden yok olmuştum. Ölmüş müydüm, başıma bir şey mi gelmişti kimse başta anlamlandıramamıştı.
Harry'nin canı çok acımıştı, çok. Louis ve Liam aynen böyle söylemişlerdi.
Rosie'nin can acısı ise kimsenin umrunda değildi. Ben, 2015 yılında en yakın "arkadaşını" aniden bırakıp tam 2000 mil öteye uçarak ve bir daha geri dönmeyerek çok üzmüş bir kızdım ve şimdi de tam 5 yıl sonra birden tanıştıkları şehirde ortaya çıkarak muhtemelen daha çok üzecek bir kız olacaktım.
Boynuma atlayacağını düşünmüyordum. Ne hayalim buydu ne de bu şehire geri dönme sebebim. Zaten hala beni yakın "arkadaşı" olarak gördüğünü de düşünmüyordum. Artık birbirinden ayrılmaz ikili değildik çünkü ben bizi ayırmıştım. Kendi ellerimle.
Neden?
Bu soruyu bana herkes sordu. Hayatımda tanıdığım herkes bana Neden'le başlayan soru cümleleri yöneltiyordu.
Neden yaptın? Neden geldin? Neden gittin? Bu kadar severken neden bunu yapmaya karar verdin? Siz çok iyiydiniz, neden neden neden?
Çünkü çok acı çekiyordum ve o bunun hiç farkında değildi. Çünkü kanıyordum ve o bunu boya zannediyordu. Çok açık değil mi? Gözümün içine bakıyordu ama hiç görmüyordu. Gözlerim apaçıktı ama o arkama bakıyordu. Bunun tek anlatılabilir yönü buydu.
Rosie halleder. Rosie alınmaz. Rosie asla üzülmez. Rosie hep affeder. Bu kız çok yabancıydı, soğuktu, akan kanı kar zannedecekleri kadar soğuk. Ben bu Rosie'yi hiç istememiştim ki.
Rosie, Rosie, Rosie...
Rosie'nin en yakın "arkadaşına" aşık olduğuna ihtimal vermeyen dünyanın geri kalanı ve kendisini bile buna ikna etmeye çalışan aptal Rosie beni çok sinirlendiriyordu. Birini sevmek suç değildi, en yakın arkadaşına aşık olmak hele hiç ama hiç kötü bir şey değildi ama çevremdeki herkes sanki bunun için 2000 mil öteye kaçmam gerekiyormuş gibi davranmış ve ardından neden gittiğimi sorgulamıştı.
Birinin eline anahtarı verirsen ondan gitmemesini bekleyemezdiniz.
Yıllar önce herhangi biri bana gelip ''yaptığın en akıllıca şey neydi?'' diye sorsaydı ona hiç düşünmeden 'elbette İngiltere'de mimarlık okumak.' Derdim. En kötü şeyleri, en duygulu şeyleri, en 'EN' şeylerimi tam olarak o okulu okurken yaşadım. Hayatıma önce Sam, Sam dolayısıyla da Harry ve onun arkadaşları girdi. Sıkıldıkça, üzüldükçe, yaşadıkça ve en önemlisi hissettikçe aklımıza düşen şeyleri birbirimizle paylaşmaya başladık. Bir noktadan sonra arkadaşlığımız çığrından çıkmış, benim sonumu getiren bir şeye dönüşmüştü. Hayatta sırtımı dayayabileceğim insan aslında beni tutmuyormuş, bu yüzden çok uzağa düştüm.
O zamanlarda yazmak benim için her şeydi. Kesinlikle her şey. Tüm bu hissettiklerimin ağırlığını yalnızca yeşil deri kapaklı defterim biliyordu, yani ben öyle zannediyordum. Gerçeklerle karşılaştığım, daha çok duyduğum diyebiliriz, ilk an ise yok olmayı dilemiştim. Benim gibi sıradan insanlar için bu çok kolaydı. Bir uçak bileti, yeni bir hat. İşte bu kadar. Artık Rosie ve Harry yoktu. Rosie yalnızca Rosie'ydi ve Harry şaşalı dünyasında yokluğu yalnızca onu birkaç ay "çok" üzebilecek birinden "kurtulmuştu"
Aynen böyle demişti. Tekniken sıcak ama benim için kan donduracak kadar soğuk bir Temmuz akşamında, artık One Direction olarak verdikleri son konserlerinden birinin kulisinde Liam'a aynen şöyle demişti
"Rosie'nin beni sevdiğinin farkındayım, bundan kurtulmasını bekliyorum, onu kaybedemem ama ona istediğini de veremem. Çünkü o Rosie."
Yazık sana Rosie...
Buraya dönmemin tek sebebi bir zamanlar olduğum beni kaybetmemek. Bir yerlerde görmek, kaybetmemek ve hatırlamak.
Şimdi bu şehirde, 5 yıl önceki ben'e tekrardan merhaba demek istiyorum. Harry değil ama ben, bana zorla elimden kalemi alarak yarım bıraktırdığı ve sonra yazmadığım için suçladığı bu hikayede bir sonu hak ediyorum.
***
Güzel başlangıçlara diyelim o zaman.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eyes Wide Open
Fiksi Penggemar"Yalan söyleyen bir insanı fark etmeyi ancak senin gibi benciller beceremez, nasıl da inandın ama?" Omuz silkip elimdeki elmaya uzandı. "Çok da emin olma derim ben."