7) SUÇLU

7.8K 598 233
                                    

Müdürümüz dahil olmak üzere tüm çalışanlar bekleme odasına alınırken ben Faruk'a son bir bakış attım. Yanındaki amiri ile bir şey tartışıyordu. 

Odanın kapısı kapanınca herkes kendi hâline dönüp dedikodu yapmaya başlamıştı. Kimin suçlu olabileceğini konuşup kendilerince olayı çözmeye çalışıyorlardı.

Gözüm anlık olarak müdüre gidince bir süre onu izledim. Gergin duruyordu. Ve sürekli telefonla birilerini arıyordu. Sanırım hiçbirine ulaşamıyordu çünkü acayip sinirli gözüküyordu.

-------
(Yazar kişisinin anlatımından tşkler)

Faruk binanın en üst katına çıkıp şirket müdürünün odasına girdi. Onun hemen ardından da amiri girmişti odaya. Hiçbir şeye dokunmamaya özen gösteriyorlardı. En azından eldivenleri giyene kadar.

Aralarında bir iş bölümü yaptıktan sonra ceplerinden çıkardıkları mavi tıbbi eldiveni giyip etrafta arama yapmaya başlamışlardı.

Faruk masanın oraya giderken amiri de koltuk minderlerini yerinden oynatıp arama yapıyordu.

Masanın üzerindeki dosyalara bakıp çekmecelere geçti. Açtığı ilk çekmecede birkaç kalem ve boş not kağıtlarından başka bir şey yoktu. İkinci çekmeceyi açtığında Aras'ın fotoğrafları ile karşılaşmıştı. Aras'ın yarı çıplak fotoğrafları demek daha doğru olurdu. İçinden bir küfür savurup fotoğrafları masanın üstüne koydu.

Üçüncü ve sonuncu çekmeceyi açmaya çalışsa bile açamamıştı. Kilitliydi. Masadan bir makas alıp kilidi oynattı ama işe yaramamıştı. Masanın üzerindeki kalemliklere baktı ama anahtar yoktu.

"Amirim kilitli bir çekmece var, anahtar bulursanız verir misiniz?"

"Tamam Faruk sen odayı aramaya devam et."

Faruk başını sallayıp odayı aramaya devam etti. Odanın içinde dar bir koridor vardı. Tam koridorda sayılmazdı aslında. Küçücük bir yerdi. Oraya girince hafif aralık kapıyı fark etti.

Hızla geri çıkıp amirinin yanına gitti. Onunla beraber tekrar o küçük yere dönmüştü. Silahını eline alıp kapıya doğrulttu ve amirine başıyla bir işaret verdi. Ayağıyla kapıya vurup kapının açılmasını sağladı. İçeride iki genç oğlan vardı. İkisi de korkudan ağlamaya başlamıştı.

Faruk onları daha fazla korkutmamaya çalışarak konuşmaya başladı.

"Sizin ne işiniz var burada?"

"O adam getirdi bizi buraya." Sesi çok kısık çıkmıştı cılız çocuğun.

Faruk başını sallayıp onları göz hapsinde tutarak odada gözünü gezdirdi. Odada bir yatak ve bir dolap vardı sadece. Küçük bir yerdi zaten. Yatağa bakınca yatak başlığındaki kelepçeler dikkatini çekti. Ardından çocukların bileklerine baktı. Yara izleri vardı.

Şerefsiz dedi içinden. Şerefsiz...

Dolabın başındaki amirine yaklaşıp fark ettiği detayı anlattı. Amir başını sallayıp eliyle dolabın içini gösterdi. Dolapta daha fazlası vardı. Şerefsiz piç kim bilir neler yapmıştı çocuklara.

Kelepçeleri alıp küçük delil torbasına koydu.

"Polis amca." İkinci çocuk kekeleyerek konuşunca Faruk ona döndü. Kendisine masum masum bakan çocuğu görünce içinin parçalandığını hissetti. Dizlerinin üzerine çöküp onunla göz teması kurdu.

Çocuk eliyle duvardaki yamuk tabloyu işaret ederek konuşmaya başladı.

"Bu tablonun arkasında bir kasa var. O adam her akşam orada bir şeyler yapıyor ama bizim bakmamıza izin vermiyor."

Faruk yerinden kalkıp tabloyu duvardan çıkardığı gibi yere attı. Yere attığında bir metalin yerde sekiş sesini duymuştu. Bir anahtardı bu. Sanırım çekmecenin anahtarıydı. Anahtarı cebine atıp kasaya döndü.

"Bu kasanın şifresini biliyor musunuz?"

Çocuklar başını iki yana salladı. Faruk kasaya dönüp baktı. Şifreyi bulması imkansızdı. Kapıdan çıkıp masanın oraya geri döndü. Cebinden anahtarı çıkarıp kilitli çekmeceyi açtı.

İçinde bir sürü silah vardı. Hepsini tek tek delil torbasına koydu ve masanın üzerine bıraktı. Masadaki Aras'ın fotoğraflarını da bir delil torbasına koydu. Ve boş çekmeceye son bir bakış attı. Hiçbir şey yoktu.

Aklına not kağıtları geldi. Hemen ilk çekmeceyi açtı ve not kağıtlarını incelemeye başladı. Sandığının aksine bu kağıtlar boş değildi. Sadece en üstteki birkaçı boştu. Büyük ihtimalle bir gören olursa normal not kağıdı sanması içindi.

Amiri elindeki delil torbalarıyla odadan çıkmış Faruk'un yanına gelmişti. Masanın üzerindeki delil torbalarına bakıp iç çekti ve kendi elindekileri de onların üzerine bıraktı.

Beraber tüm kağıtları incelemişlerdi. Ve sonunda şifreyi bulmuşlardı. Faruk odaya geri döndü. Çocuklar yatağın üzerine oturmuş ne yapacaklarını bilemez hâlde duruyorlardı. Kasaya dönüp şifreyi girdi.

0 5 4 6 7 ve son olarak 3.

Kasanın kapağı kısık bir sesle aralanmıştı. Kapağı kendine çekerek sonuna kadar açtı. İçindeki eşyalara baktı. Bunlar kendilerine tarif edilen çalıntı eşyalardı. Amiriyle beraber hepsini torbalara koydu ve odadan çıktılar. Bir sürü torba olduğu için bunları ellerinde taşımaları imkansızdı. Amir omzunda asılı telsize konuştu.

"Beta 34, Alfa 19"

"Beta 34 dinlemede, tamam"

"Müdür odasına bir kasa getirin"

"Anlaşıldı, tamam."

İki dakika sonra bir polis memuru elinde siyah plastik kasayla odaya girmişti. Delil torbalarını dikkatle yerleştirdikten sonra kasayla beraber dışarı çıkmıştı.

Faruk odadaki küçük çocukları alıp onlarla beraber aşağı indi. Onları polislere verip göz kulak olmalarını söyledi. İsimlerinin Onur ve Orkun olduğunu öğrendiği çocuklara da polislerle beraber merkeze gidip her şeyi anlatmalarını söyleyip amirinin yanına gitti.

"Her zamanki gibi iyi iş çıkardın Faruk. Şimdi git o şerefsizi tutukla gel."

Faruk amirinin kendine uzattığı kelepçeleri alıp bekleme odasına gitti. Havalı bir tutuklama yapacaktı. Sonuçta etkilemesi gereken birisi vardı o odada.

Kapıyı açınca herkes susmuş ve ona dönmüştü. Hepsi bir sonuç bekliyordu. Sonunda Faruk ağzını açıp konuşmaya başlayınca herkes dikkat kesilmişti.

"Bu şirketin müdürü kim?"

"Benim." Orta yaşlardaki bir adam elini kaldırıp öne doğru yürümüştü.

"Artık değilsin." Müdür kendisine şaşkınlıkla bakarken odada fısıldaşmalar başlamıştı bile.

"Çocuk kaçırma, hırsızlık ve tecavüzden yargılanacaksın." Faruk adamı duvara yaslayıp ellerini kelepçelerken konuşmaya devam etti.

"Konuşmama hakkına sahipsin. Söylediğin her şey aleyhinde delil olarak kullanılacaktır. Avukat tutma hakkın var, eğer avukat tutacak paran yoksa mahkeme sana bir avukat tayin edecektir."

Formalite icabı söylediği cümleye göz devirdi. Oysaki bu adamın tabiri caizse para sıçtığına emindi. İşini bitirince adamın başından tutup eğdi ve yürümeye başladı. Kendisine şaşkın şaşkın bakan Aras'a dönüp yan yan gülümsedi ve odadan çıktı. Havalı mıydı? Kesinlikle evet.

Şirket müdürünü polis arabasına bindirip merkeze yolladıktan sonra kendisi de buraya gelirken bindiği araca ilerledi. Cebindeki telefon titreyince çıkarıp gelen mesaja baktı ve sırıttı.

Kıvırcık Bomba
Beni de tutuklayın memur bey

Polis (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin