Ağzımın içinin uyuştuğunu ve vücudumun buz kestiğini hissedebiliyordum, neredeyse dizlerimin üzerine öylece çökecektim. Bunu çok istedim, gözlerime dolan yaşlarla yere çöküp delice çığlıklarımın eşliğinde ağlamayı. Ama kendimi kaybetmemeyi bilecek kadar kötü şey yaşamıştım, her ne kadar bu belki de en kötüsü olsa da.
Bu yüzden dişlerimi sıkıp bakışlarımı sabitlerken ağlamamak için tırnaklarımı avcumun içine bastırdım.
"Neyden bahsediyorsun sen?" dedi şoka uğradığı belli olan Justin. "Bu imkansız."
Cass'in yüzü bu tepkiyi beklemiyormuş gibi kıpkırmızı kesilirken, "Bence bunu özel olarak konuşmalıyız," dedi.
"Konuşacak hiçbir şey yok," dedi Justin hiddetle. "Çocuğunun babası kim bilmiyorum ama ben olmadığıma eminim."
Bakışları Cass ile benim aramda defalarca gidip gelince kafamı Carter'a çevirdim, ama o düşünceli bakışlarıyla yere bakıyordu, sanırım bunun özel bir şey olduğunu düşünüp onlara dik dik bakmamaya karar vermişti.
"Justin," diyerek araya girdi Bay Bieber. "Cass'in de dediği gibi bunu özel olarak konuşsanız en iyisi."
"Bu kadar özel olduğunu düşünüyorsan neden herkesin önünde öylece ilan etme gereği duydun?" derken neredeyse bağırmıştı babasına.
Sinirlendiği belliydi, bu tepkiye sığınıp içimin birkaç saniyeliğine rahatlamasını çok isterdim, Justin reddediyorsa kesinlikle Cass yalan söylüyordur diye düşünebilmeyi, ama kalbim ağzımda gerçeğin açığa çıkmasını bekledim.
En azından birden bire düşecekmişim gibi hissetmeye son vermek için oturmak istesem de olduğum yerden kımıldayamadım.
"Herkesin önü dediğin ailemizden ibaret," dedi Bay Bieber, Justin'e oranla çok daha sakindi. Nasıl bu kadar sakin olabilirdi? Ne zamandan beri tek oğlunun öylece bir yabancıyı hamile bırakmasını dert etmeyecek birine dönüşmüştü?
Onunla bir saniyeliğine göz göze geldiğimizde bakışlarımı hemen çektim, sanki biri yüzüme olması gerektiğinden fazla bakarsa her şeyi anlayabilirmiş gibiydi. Nasıl göründüğümü bilmiyordum. Sadece öylece durmuş çenemi sıkıyor, etrafımda dönen bu olayın bir sonuca kavuşmasını bekliyordum.
Bu sırada Cass bir adım öne çıkıp Justin ile karşı karşıya geldi, kendimi kusmak üzereymiş gibi hissettim. "Yalan söylemiyorum Justin," dedi yavaşça. "Hamileyim ve babasının senin dışında biri olması mümkün değil."
O zaman Justin'in yüzünde gördüm, çaresizce gerçekliğini reddettiği şey aslında o kadar da imkansız değildi, bunun farkındaydı.
"Bunu başka bir yerde konuşalım," dedi Justin, sesi sanki çok uzaktan geliyordu.
Cass kafasını sallayarak onu onayladığında önden ilerlemeye başladı, Justin peşinden giderken dönüp bana bakmamıştı. Belki o an bunu yapmaması gerektiğini bildiğinden belki de bütün bu çılgınlığın içinde aklının ucundan bile geçmemiş olmamdan.
Onların ardından konuşmalar hemen başladı.
"Bu olanlara inanamıyorum," dediğini duydum Carter'ın.
"Ben şaşırdığımı söyleyemem," diyerek karşılık verdi Bayan Bieber. "Tam Justin'e göre bir davranış."
"Yeter," dedi Bay Bieber. "Şimdilik bunun hakkında hiç kimse konuşmasın."
"Oğlun bu haltı yerken sorun değil ama bizim konuşmamız mı sorun?" dedi Bayan Bieber ters bir şekilde. "Büyükbaba olacaksın diye sevinmek yerine bu ne olduğu belirsiz kızın ileride senden sömüreceği paraları düşünsen daha iyi olur."