Elimdeki bir parça pamuğa ilaç dökerken hayatın gerçekten ne kadar garip olduğunu düşünüyordum. Saatler önce Carter ile nişanlanmak üzereyken şimdi oturma odamda Justin ile parkenin üzerine oturmuş, birazdan göğsündeki bıçak yarasına bastıracağım pamuğu hazırlıyordum. Garipti ama artık şaşırtmıyordu.
Bunu yapmaya zar zor ikna etmiştim onu, sadece bir kesikti ama kanayıp duruyordu. Ben gerekli malzemeleri almaya lavaboya gittiğim sırada Justin de gömleğini çıkarıp sırtını koltuğa yaslayacak şekilde yere oturmuştu. Neden buraya oturduğunu bilmiyordum, belki yanına geldiğimde olduğu gibi biraz ötedeki pencereden dışarıya bakmak içindi belki de sadece o an aklına öyle esmişti. Üzerine pek düşünmeyip ben de onun gibi yere oturmuştum.
Derin bir nefes alıp pamuğu yarasına bastırmak için kafamı kaldırdığımda Justin'i beni izlerken buldum. Onunla göz göze gelmek bana az önceki öpüşmemizi hatırlatıyordu ve bu da bakışlarımı kaçırmama neden olmuştu. Yaşananlara hala inanamıyordum, yaptıklarına da öyle.
Nişanı durdurmak için Carter'ın tutuklanmasını sağlamıştı. Ben bile bu kadarını yapacağını asla tahmin etmezdim. Peki bu bana nasıl hissettirmişti? En başından beri benim nişanım için hazırlanmış bir davetteymiş gibi değil de cenaze törenindeymiş gibi hissetmiştim. Sonra kalabalıkta Justin'i görmüştüm, tek düşünebildiğim beni ne zaman bütün bunların içinden çekip çıkaracağı olmuştu. Ama Carter'ın tutuklanması? Bunun yolu gerçekten bu muydu?
Carter'ın hiçbir şeyden haberi yoktu, ne arkasından dönen oyunlardan ne de uğradığı ihanetten. Justin'in gerçekten ona iyi yaklaştığını düşündüğünde ne kadar da mutlu olmuştu, ya da onu sadece sevgimden dolayı affettiğimi zannettiğinde.
Hiçbir suçu olmamasına rağmen yaşananların cezası ona kesilmişti ve ben bunun hiç doğru olmadığının farkındaydım.
Pamuğu yavaşça yarasına bastırdığımda hiçbir tepki vermedi, sadece yüzümü izlemeye devam ediyordu. Yaranın etrafındaki kurumuş kanları temizleyip kirlenen pamuğu bir köşeye koydum ve başka bir tane alıp üzerine yeniden ilacı döktükten sonra aynı şeyi yaptım.
Öylece durup bana baktığında ellerimi nereye koyacağım konusunda telaşa kapılıyor, belki onunla ilk tanıştığım zamanlardan daha çok kendimle ne yapacağımı şaşırır hale geliyordum. Justin sadece bana bakıyordu ve birdenbire bu küçük an dünyadaki en özel şey oluyordu. Sanki onca yıl bu küçük anı yaşayabilmemiz için geçmiş gibiydi. Bu apartman dairesinde yere oturmuş, ben bir duygu patlamasının göğsünde bıraktığı yarayı sararken Justin'in sadece beni izlediği şu an için.
Zoruyla elimde tuttuğum bıçak, onun yaptığı yanlış bir hareket sonucu göğsünün üzerine saplanmıştı. Olayın trajikomikliğini düşününce hafifçe gülmeden edemedim.
"Ne oldu?" diyerek uzun süre sonra konuştu Justin. Kendi kendime gülmem normal olarak dikkatini çekmişti.
Büyük yara bantlarından birini alırken, "Hiç," dedim. "Komik geldi." Sonra duraksayıp bir açıklama yapmak için laflarımı toparladım. "Yani, bana zorla bir bıçak tutturdun ve ardından senin yüzünden göğsünün üzerinde bir yara bıraktım."
Sanki ayrılığımızın metaforu gibiydi bu yaşanan.
Justin de yavaşça güldüğünde elimde olmadan bunu görmek için yüzüne baktım. Aylardır onu gerçekten gülerken kaç defa görmüştüm ki zaten.
"Ve şimdi de o yarayı sen iyileştiriyorsun."
Bakışlarımı yüzünden çekip hızlıca elimde tuttuğum yara bandını açtım, daha fazla oyalanmayıp yarasının üzerine yapıştırırken canı acımasın diye nazik davranmaya çalıştım. Aslında hiçbir şey hissediyor gibi değildi yine de dikkat etme ihtiyacı duydum.