Geçmiş
Justin kafasını göğsüme yaslamış şekilde kollarımın arasında yatarken saçlarını okşuyor, o aşık olduğum yüzünü seviyordum.
Artık ona baktığımda sonsuza kadar seveceğimden emin olduğum birini görüyordum.
Öyle bir aşkın içine düşmüştüm ki önce yavaş yavaş ne olduğunu anlamamıştım, ardından birden bire kendimi içinde bulmuştum.
Bütün eksik parçalarım tamamlanmış gibi hissediyordum, hayatımda ilk defa bulunduğum yerin evim olduğundan emindim.
"Beni hiç bırakmazsın, değil mi?" diye sordum uyumadığını bildiğim için. Sadece gördüğü şefkatin tadını çıkarıyordu.
"Bu saçmalık da nereden çıktı şimdi?" dedi gözleri hala kapalıyken.
"Merak ettim."
"Bırakmam," dedi kollarını vücuduma daha da sarıp. "Senin de beni bırakmana izin vermem."
O ne söylese ben inanırdım, bu yüzden bu dediğine de bütün kalbimle inanmıştım.
Elimi çıplak omzunda gezdirirken soracak başka sorular düşünmeye çalıştım.
"Ya benden daha güzelini bulursan?" dedim sonunda aklıma yeni bir tane geldiğinde. "Aklını başından alırsa ve beni hemen unutursan?"
"Bu söylediğine kendin inandın mı?" diyerek soruma soruyla karşılık verdi.
Sadece onun için benden güzelinin olmadığı gibi güzel sözler duymak istiyordum ondan ama Justin pek böyle şeyler söylemezdi.
Benim de zaten çok büyük romantiklik beklentilerim olmasa da insan bazen bazı şeyleri duymak istiyordu.
Bazı geceler beni göğsünde uyutup saçlarımı okşarken bir şeyler söylüyordu ama benim istediğim böyle direkt yüzüme söylemesiydi.
Kafasını göğsümden kaldırıp olduğu yerde doğrulurken onu izledim. Üzerime doğru eğilip yüzlerimizi birbirine denk hale getirmişti. Dudaklarını dudaklarıma bastırıp bana kelimeler yerine güzel bir öpücük hediye etti. Alt dudağımı dudaklarının arasına alıp bıraktıktan sonra öpücüklerini boynuma doğru indirdi. Boyundan öpülmek konusunda dayanamadığım bir şey vardı ve Justin de artık bunun farkındaydı.
Öpücükleri tenimi süsledikten sonra kulak mememi dişlerinin arasına alıp bıraktı. "Duşa girelim mi?" diye fısıldadığını duydum kulağıma doğru.
Amacı başka bir şey olsa şaşardım zaten.
Kendimi geriye doğru çekip, "Hayır," dedim. Başımı yastıkların arasına bırakırken ondan uzaklaşmıştım.
Yüz ifadesini görmemek için bakışlarımı başka tarafa yönelttim ama derin bir nefes alması bile bana sinirlendiğini anlatmaya yetmişti.
Yine de daha fazla üstelemeyip üzerimden çekildi ve yanıma uzanarak tavanı izlemeye başladı.
Uzun bir süreli sessizliğin ardından, "Bu gece gitmesen olur mu?" diye sordum bir umut.
"O niyeymiş?" derken beklediğim gibi ters ters cevap vermişti.
"Biraz gezeriz diye düşünmüştüm," dedim. "Uzun süredir dışarı çıkamıyoruz."
"Gitmem gerektiğini biliyorsun," dedi ama aslında gitmesinin gerektiği falan yoktu. Keyfi öyle istiyordu sadece.
"Neredeyse her gece gidiyorsun zaten," diyerek karşı çıkmaya başlayacaktım ki lafımın üzerine konuşarak beni susturdu.