İçinde sadece Merida, okul, sınavlar ve okul arkadaşlarımın olduğu koca bir hafta geçirmiştim.
Beni arayıp soran hiç kimse olmamıştı.
"Sen gerçekten aptalın tekisin," demişti Merida, yüzüğü attığımı duyduktan hemen sonra. "Bütün geleceğini de o yüzükle beraber attın."
Ama benim bir hafta boyunca düşündüğüm şey Carter ve yüzüğü olmamıştı.
Justin beni öylece otel odasından kovmuştu, artık gidebileceğimi söylemişti. Daha sonra da ne aramıştı ne de gelmişti.
Aslında böyle olacağını biliyordum, onun tek istediği ona geldiğimi görmekti. Ama yine de daha farklı olmasını ummuştum.
Saçmalıktı.
Hayat ne zaman bana olmasını umduğum şeyi sunmuştu ki?
Mutfak tezgahının üzerindeki tabakları yerlerine yerleştirirken durup düşündüm. Böyle hissediyor olmamın nedeni neydi?
Neden bir yanım sürekli olarak Justin'in beni elimden tutup şu saçmalıkların içinden çıkarmasını istiyordu?
Oysa emindim ki elini uzatsa iteklerdim. Ona bir daha o eli tutacak kadar güvenmem mümkün değildi.
Tabakları yerleştirmem bitince üzerimi değiştirmek için yatak odama gittim, okuldan geleli bir saat olmuştu ama hala giderken giydiğim kot pantolon ve kapüşonlu tişörtüm üzerimdeydi. Artık pijamaları çekmek istiyordum.
Dolabımın kapağını açtığım sırada kapının zilini duydum.
Birden bire oldukça gerilmiştim çünkü Merida'nın gelmeyeceğini biliyordum, evime gelecek kadar samimi olduğum başka hiç kimse yoktu zaten.
Gelmiş olabilir miydi?
Dolabın aynasından yüzüme gözüme şöyle bir bakıp kapıya gittim.
Derin bir nefes alarak açtığım kapının öbür tarafında hiç de beklemediğim kişileri gördüm.
Carter ve annesi olacak sürtük hemen karşımda duruyordu.
"Burada ne arıyorsun?" diyerek sadece Carter ile konuştum. Hangi yüzle annesini de koluna takıp gelmişti ki?
"Annem seninle konuşmak istiyor," dedi bir bana bir de annesine bakıp. Bayan Bieber da bana bakıyordu ama bakışlarımı ona çevirmedim. "İçeri girebilir miyiz?"
Siktirip gitmelerini söyleyip kapıyı yüzlerine çarpmak vardı ama sadece girmeleri için geri çekildim.
Bayan Bieber oturma odasına doğru yürürken onların sadece salonu kadar olan evime garip garip bakıyordu. Kendisini böyle bir evde yaşıyorken hayal edemiyordu herhalde.
Carter ve Bayan Bieber üçlü koltuğa oturduklarında ben de tekli koltuğa geçtim. Bayan Bieber çantası kucağında sanki diken üzerinde oturuyor gibiydi ama göz göze geldiğimizde bana gülümsedi.
Samimi olmaya çalıştığı bir gülümsemeydi. Ne kadar başarılı olduğu ise tartışılırdı.
Carter ise beni çok özlemiş gibi gözümün içine bakıyordu. Benim onu özlediğim falan yoktu açıkçası.
"Sizi dinliyorum," dedim artık konuşmaya başlamaları için.
Bayan Bieber ellerini birbirine kavuşturup yumuşak bir bakışla baktı bana. "Bana çok kızgın olduğunu biliyorum ve bu konuda sonuna kadar haklısın, senin yerinde olsam ben daha kızgın olurdum hatta," diyerek konuşmaya başladı. Tam olarak tahmin ettiğim şey için buraya gelmişlerdi. "Sana bunun için ne kadar üzgün olduğumu anlatamam, çok fazla şarap içmiştim ve ne dediğimi bile hatırlamıyordum."