3.3

2K 315 168
                                    

vote&yorum yapmayı unutmayın lütfen


Kapıyı açıp karşımda annemi gördüğümde belki de bu Justin'in yeniden nişanlımın üvey kardeşi olarak karşıma çıkmasından sonraki en büyük şokumdu.

"Burada ne işin var?" diyebildim belki de bir dakika sonra. Onu görmeyeli o kadar uzun zaman olmuştu ki bekleyeceğim son şey bir akşam aniden kapımda belirmesiydi.

"İçeri davet etmeyecek misin?" diyerek soruma soruyla cevap verdi. Hızlıca süzmüştüm bu arada onu, kot pantolon ile taşlı bir bluz giyiyordu. Onun için derli toplu kıyafetlerdi bunlar. Saçları her zamanki kahverengi rengindeydi ama daha bir ışıltılı görünüyordu, yüzünde her zamanki gibi yüklü bir makyaj vardı.

Annemi en son gördüğümde bir restoranda tanımadığım adamın tekiyle birlikteydi, ondan önceki görüşümde ise sefil bir şekilde benden para istemeye gelmişti. Şu anki hali ne son gördüğümdeki gibi şaşalıydı ne de ondan önceki kadar rezildi. Normal görünüyordu.

Eski Erin olsa kapıyı suratına çarpıp bu an hiç yaşanmamış gibi davranırdı, ama öfkem artık eskisi kadar taze değildi. Bu yüzden içeri girmesi için geri çekildim.

"Burada ne işin var?" diye tekrarladım kapıyı arkasından kapattığımda.

"Annene sarılmayacak mısın?" Kollarını iki yana açıp gülümseyerek bana baktığında midem düğümlendi. Elimde olmadan yüzümü ekşitirken birkaç adım geriye gittim. "Öyle olsun," dedi kollarını indirip dudaklarını bükerken. "Ben de boynuma atlamanı beklemiyordum zaten, çok uzun zaman oldu."

"Soruma cevap vermen için bekliyorum," dedim dümdüz bir şekilde. Benim ne adresimi ne de telefon numaramı bilmiyorken birden bire nasıl kapımda bittiğine anlam verememiştim.

"Kızımı özledim." Konuşurken bir yandan da eve göz gezdiriyordu. "İnsan belli bir yaştan sonra gerçekten neyin değerli olduğunu anlıyor, Erin."

Dünkü çocuk olmadığım için bu dediklerinin ne kadar sahte ve yalan olduklarını anlayabiliyordum. Beni özleyebilecek son insan annemdi.

"Sana adresimi kim verdi?" Onunla konuşurken buzdan bir duvardan farkım yoktu. Öfkemin eskisi kadar olmadığını söylemiştim ama nefretimin ilk günden farkı yoktu.

"Benimde kendi kaynaklarım var, bilirsin," derken alaycı bir şekilde gülümsüyordu. Bu midemi bulandırdı. "Seni merak ettim ve neler yapıyorsun öğrenmek istedim." Orada karşısında heykelden farksız bir şekilde dikildiğimi görünce derin bir nefes aldı. "Bunca yıldan sonra annene en azından bir kahve yapmayacak mısın?"

"İçeri geçip otur," dedim elimle oturma odasını işaret edip, ardından mutfağa girdim. Kahveyi yaparken dişlerimi sıkıyordum. Tek istediğim bir an önce ne istediğini söyleyip buradan gitmesiydi.

Hızlıca kahveyi hazırlayıp oturma odasına geçtiğimde üçlü koltuğa oturduğunu gördüm. Kahvesini önüne koyduğumda gülümseyip teşekkür etti ama benim tek yaptığım karşısındaki tekli koltuğa oturmak oldu.

Annem kahvesinden bir yudum alırken ona baktım. İçimde hissettiğim boşluk iç acıtıcıydı. Bir insan annesine bakarken saf bir nefret haricinde hiçbir şey hissetmiyor olmamalıydı.

Sonunda, "Evleneceğini duydum," dediğinde kahve fincanını avuçlarının arasına almıştı. Parmaklarında hiç yüzük olmadığını görmek ilişkilerinin onun için hiç iyi geçmediğini anlamama yetmişti.

Alaycı bir şekilde güldüğümde şaşkınlıkla yüzüme bakıyordu. "Paranın kokusunu almışsın sen," dedim sonunda ne için geldiğini anlayarak.

GhostHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin