Justin'e istediği dosyayı bulduğumu haber vermek için mesaj attığımda sanki ona çıplak fotoğrafımı atmışım gibi heyecanlanmıştı.
Hatta çıplak fotoğrafımı atsam bundan daha az heyecanlanırdı.
Önce inanmamış ve doğru dosyayı bulduğumdan emin olmak için bir fotoğrafını istemişti. Tam da aradığı şeyi bulduğumu gördüğünde hemen dosyayı almaya geleceğini yazmıştı.
Bir dosyanın onu bu kadar heyecanlandırdığını fark etmek aklımda birkaç tilkinin dolanmasına neden oldu.
Sonuçta o küçük oyunlar oynayabiliyorsa ben neden yapamayacaktım ki?
Şimdi olmaz yazdım ona cevap olarak. Carter gelecek.
Cevap yazarken birkaç kere yazıp silişini izledim.
Sikerim Carter'ını yazdı sonunda. Dosyamı istiyorum ben.
O zaman biraz bekleyeceksin yazıp telefonumu kapattım.
Elimde bu kadar önemsediği bir şey varsa bunu kullanmayı bilmem gerekiyordu.
Elimdeki telefonu bırakıp yatağımda yanımda duran dosyayı aldım. İçini açıp şöyle bir baksam da pek anlayacağımı sandığım şeyler yoktu.
Alt kısımlarda iki kişinin imzası vardı ve bunlardan birinin Carter'a ait olduğunu biliyordum.
Yüksek bir miktar para tutarı da yazıyordu ama hepsi bana yabancı terimlerle yazılmıştı.
Justin bunu neden istiyordu ki? Ucunda Carter'a zarar verebilecek bir şey var mıydı?
Derin bir nefes alıp dosyayı yatağımın yanındaki komodinin çekmecesine koydum ve ne olur ne olmaz diye orayı kilitleyip anahtarı yastığımın altına sakladım.
Yatağıma uzanırken Justin geldiğinden beri Carter'ın arkasından çevirdiğim onca şeyi düşündüm.
Onun yüzünden kendi nişanlımdan bir şey çalmıştım.
Bütün bunları öğrense hayatı boyunca yüzüme bakmazdı bir daha.
Saat daha çok erkendi ama birazcık uyumayı dileyerek gözlerimi kapattım.
Şimdi hayatıma geri dönmüş olan Justin eskiden tanıdığım adamdan öyle farklıydı.
Eskiden tanıdığım Justin kanatsız bir melekti demiyorum, yine kötüydü. Ama bana kötü değildi.
Bütün dünyaya buz tutmuşken benim yanımda alev aldığını hissediyordum. Ona deli gibi aşık olmamın nedeni bu olmuştu.
Şimdi ise en çok bana bilenmişti.
Eski sevgilimin tabii ki sevecen olmasını beklemiyordum ama bu kadar kin de o kadar fazlaydı ki.
Bu kadar nefretin altında acaba hala beni seviyor mu diye düşünmeden edemiyordum.
Bana yaklaşmaya çalışıyordu, beni öpmüştü. Bütün bunları yaparken beni suçlu hissettirmek istiyormuş gibi de değildi.
Bu düşüncelerden uzaklaşmaya çalıştım. Justin'i düşünmek bana asla iyi gelmiyordu. Burnum sızlıyordu ve ben birkaç saniye sonra ağlayacağımı anlıyordum.
Akşam yemeğinde ne yesem diye düşünmeye koyulmuşken kapı zilimin çaldığını duydum.
Carter gerçekten gelecekti ama bu kadar erken geleceğini söylememişti. Yataktan kalkıp saçımı başımı düzelttim. Üzerimde kırmızı büyük beden bir kapüşonlu tişörtle siyah eşofmanım vardı. Değiştirmek için uğraşmayacaktım zaten Carter pasaklı hallerime alışıktı.
Zile sert bir şekilde bir defa daha basılınca kaşlarımı çatıp kapıyı açmaya gittim.
Kapıyı açtığımda Carter'ı görmeyi beklerken onun baş belası üvey abisiyle karşılaşmıştım.
"Buraya gelmeyi alışkanlık mı edindin sen?" dedim gerçekten gelmiş olmasına inanamayarak.
"Hoşuma gitmiyor değil burası." Onu içeri almamı beklemeyip kendisi girdi ve kapıyı arkasından kapattı. "Dosyamı alayım güzelim."
"Sana daha sonra demiştim." O davetsiz bir şekilde oturma odama ilerlerken bende peşinden gitmek zorunda kaldım. "Şimdi evimi terk edip gider misin?"
"Dosyamı ver ve gideyim." Kendini koltuğuma atıp gayet rahat bir pozisyonda oturdu. Sanki kendi evindeydi.
Tam karşısında duran büyük sehpanın üzerine oturdum ve yüzüne boş bakışlarla bakmaya başladım.
"Peki benim bundan çıkarım ne olacak?" diye sorduğumda yüzünde oluşan ifade görmeye değerdi.
Birden şaşkınlığı uçup gitti ve gülmeye başladı. "Çıkarın derken? Gidip sevgiline hakkındaki her şeyi anlatmıyor oluşum neyine yetmiyor?"
Bu sanki hiçbir şeymiş gibi omuz siktim. "Ben de gidip üvey abisinin ondan bir şey çalmamı istediğini söyleyebilirdim. Ama yapmadım, değil mi? Hem istediğin şey şu an benim sakladığım bir yerde. Ben sana onu vermezsem nasıl bulacaksın?"
Justin sinirlenmekle gülmek arasında gidip geliyor gibi gözüküyordu. Düşündüğünden daha zekiydim. Kendisi de nasıl tepki verse bilemiyordu sanırım. "Bütün evini yerle bir ederim Erin, işte o zaman bulurum."
Gülüp, "Evimde sakladığımı nereden biliyorsun?" dediğimde bir elini yumruk yapıp sıktığını gördüm.
Birden ayağa kalktığında ürktüm ama bunu ona çaktırmamaya çalıştım. Sonuçta bana vurmazdı, değil mi?
"Bak güzelim, bu senin çocukça oyunlar oynayabileceğin bir konu değil. Nişanlın o dosyanın kaybolduğunu anladığı anda deliye dönecektir, yani onu bana ver ki sende bu işten çekilmiş ol."
Sakin kalmaya çalışır gibi bir hali vardı ama kendini salsa bir duvarı yumruğuyla kırabilirdi.
"Öncelikle bana güzelim demeye son ver," dedim ukala bir şekilde. "Ayrıca Carter asla benim ondan bir şey çaldığımı düşünmez, bu yüzden bana diklenmeyi kes ve bir anlaşmayı kabul et."
Yüzüme öfkeli gözleriyle uzun uzun baktıktan sonra, "Ne istiyorsun?" diye sordu.
"Bak işte orası çok basit." Benimle anlaşma yapmaktan başka şansının olmadığını görmek beni keyiflendirmişti. "Sana dosyayı vereceğim, sende beni rahatsız etmeyi keseceksin. Daha fazla geçmişle tehdit edip geleceğimi tehlikeye atmayacaksın. Bırakacaksın, bende Carter ile evleneceğim."
Yüzümü çenemden sertçe kavradığında kesinlikle canım acımıştı. "Bu söylediklerini aklından geçirirken kabul edeceğime gerçekten inandın mı?" Bırakmasını beklerken parmaklarını tenime daha sert bir şekilde bastırmıştı. "Sen bana dosyayı vereceksin, bende seni rahatsız etmeyi keserim. Ama o son söylediğin var ya hani, onu rüyanda görürsün güzelim."
Elini güçlü bir şekilde itekleyince yüzümü bıraktı. "Çık git evimden," dedim acıyan çenemi tutarken.
"Sana bir gün veriyorum, yarın dosyamı almak için geleceğim."
Canımın acımış olması onu hiç etkilememiş gibi yüzüme son kez bile bakmadan arkasını döndü ve birkaç saniye sonra daire kapımın sertçe kapandığını duydum.
Çenemi ovuştururken göz yaşları gözlerime doldu ama kesinlikle canımın acısından değildi.
: (