Felix'den
Seungmin'i anlayabiliyordum, onun kadar olmasa da ilkokulda bende zorbalığa uğramıştım. Koreliydim ve Avustralya'da Chan Hyung ile birlikte okuyorduk. O benden büyük olduğu için bir üst sınıfa giderken ben başka sınıfa gidiyordum. İlkokulda insanlar daha acımasızdı en az lise kadar...Sırf çekik gözlüyüm, çillerim var diye benimle dalga geçer, bana vururlardı. Chan Hyung bunu görünce benimle tekvando kursuna yazılmıştı. İlkokulu Avustralya da okuduktan sonra ailelerimizin Kore'deki arkadaşları ile ortak olacaklarını öğrenmiştim ve Kore'ye taşınmıştık.
O günden sonra arkadaşlarım olmuştu. Onu o yüzden çok önemsiyordum, ona fiziksel ya da ruhsal bir zarar vermelerine izin vermeyecektim artık. Hoca bir şeyler anlatırken ben uyumamak için zor duruyordum. Yanımdaki canım arkadaşım ise harıl harıl not tutuyordu...
En son gözlerimi açık tutuyorum ben ne ara uyuyakaldım ki. Seungmin beni sarsıp seslenmesi ile uyandım. "Seungmin kankam nolur izin ver uyuyim lan nolur. Gece Changbin ile mesajlaşmaktan uyuyamadım. İzin ver de uyuyayım." demiştim ama Seung izin vermedi. "Okul bitti eve gidicez uyan artık eve gitmeliyiz akşam buluşucaz unuttun mu?" bunu demesi ile yerimden fırladım. Hemen çantamı topladım dicektim ki Seungmin çantamı toplamıştı ona şaşkınca bakarken gülümsedi sadece.
Okuldan bizimkilerin yanına doğru gidip beraber çıktık. Seungmin'i toplu grubumuza almıştık zaten, Hyunjin onu eve bırakacaktı evlerimiz yakınmış bunu da öğrenmiştik. Hem evini öğrenecekti hem de akşam Jisunglara beraber geleceklerdi o yüzden evini öğrenmeliydi. Changbin gelip belimi sardı. Kafamı boyun girintisine yasladım, en sevdiğim yerdi orası. Kokusu burnuma dolarken gülümsedim, mutluydum.
Bugünün en büyük güzelliği Seungmin'i aramıza almamızdı. Elimin üstündeki sembol ve Changbin'in elinin üstündeki aynı sembol farklı renklerde parlarken ellerimizi birleştirmiş onların uyumuna bakıyordum.
(Ellerinin üstündeki sembol)
Changbin'in sembolü sarı, benim sembolüm gri parlıyordu. Uyumunu çok seviyordum...Jisung'dan
Anneme arkadaşlarım ve Minho'nun geleceğini eve gidince söyleyecektim zaten alışıktı birbirimize çok sık gider gelirdik. Yatılı kalmak sıradandı bize göre. Seungmin'in katılacak olması bugünü önemli kılan şeydi. Benimle sırdaş olacak biri daha olucaktı hissediyordum.Felix ile ne kadar yakınsak onunla da o kadar yakın olmak istedim. Başımı yaslayacak birçok omuz vardı ama özel olarak her şeyi dökebildiğim tek arkadaşım Felix'di. Diğerleri ile zaten kardeş gibiydik ama bazı şeyleri sadece Felix'e anlatabiliyordum...
Heyecanla Minho'ya yanaştım şuan beni çok iyi anladığını biliyordum. Arkadaş edinmeyi zaten çok severdim. Kolunu omzuma attı ve saçımdan öptü. Çok tatlıydı bu...
Elini omzumdan indirdi ve belime yerleştirdi. Bileğimizdeki aynı hizzada olan sembollerimiz ışıl ışıldı. Çok hoşuma gidiyordu.
(Bileklerinde)
Çoğu kişinin aksine sembolümüzün ışıltısı ikimizde de aynı renkti. Sanırım iki renk olması dolayısıyla aynı şekilde parlıyordu. Olsun yine de özel hissetiriyordu. Minho'nun belimdeki elini tuttum, bu şekilde yürümeyi seviyordum. Başımı omzuna yasladım, çok güzeldi gerçekten. Minho ile tanışmam çocukluğuma dayanıyordu, ah Seungmin dışında hepimiz çocukluğumuzdan beri tanışıyorduk.Felix ve Chan ile ise tatil zamanı görüşüyorduk onlar Avustralya'da iken. Hepimiz küçüklüğümüzden beri ruh eşimizi biliyorduk. Tabi küçükken ne olduğunu bilmesekte aklımızın aldığı yaşlara geldiğinde her şeyin bilincindeydik. Küçük yaşlardan beri bunun bilincinde sevgili ve arkadaşlık arasında idi ilişkimiz...
Jeongin'den
Chan Hyung yanımdaydı, hala hyung diyordum çünkü alışamamıştım. Yavaş yavaş Hyung demeyi azaltıyordum işte. Chan'a dönüp koluna dokunmaya başladım. Sıkılıyordum, diğerleri kadar yakın değildik hala.Bu çok canımı sıkıyordu. "Yah Chan sarılsana bana diğerlerine bak bir de bize bak. Hiç sevgilim gibi değilsin! Yoksa sen beni sevmiyor musun? Ondan mı benden uzak duruyorsun, söyle de bileyim ona göre ruh eşi falan dinlemem uzaklaşırım senden!" evet yine trip seansım başlamıştı..
Napabilirdim ki beni sevdiğini bile anlayamıyordum hala küçük geliyordum ona. Elimi sıkıca tuttu ve kalbine götürdü. Kalbi en az benim kalbim kadar hızlıydı. "Kalbimizi de sembol yönlendiremez ya. Ben seni seviyorum anla bunu nolur. Sadece hala minik bebeğimsin gözümde ama tamam inan sevgimi çekinmeden belli edeceğim bundan sonra." sonunda tribim işe yaramıştı mutluydum.
Onun sol benim sağ kolumdaki semboller parıl parıldı. Şuan çok mutluydum gerçekten kollarımı sıkıca ona sarmış yürüyordum.
Sembolümüzü çok seviyordum. Beni tilkiye benzettikleri için mi olsa gerek bilmiyorum ama sembolüm benim için çok anlam saklıyordu içinde. Sembolümüz içinde birçok renk barındırıyordu, tam bir manzara resmi gibiydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Koi No Yokan
FanfictionKoi No Yokan: Biriyle ilk kez karşılaştığında yaşadığın, bir gün ona aşık olacağını hissettiğin, olağanüstü duygu. Yalnız Seung artık dayanamayacak raddeye gelmişti... "Im ilk öpücük düşündüğümden daha güzelmiş, yoksa senin çilek dudakların yüzünden...