Hyunjin'den
Okul çıkışı zamanı gelmişti. Jisung çocukları çağırmıştı, bu yaptığımız ne kadar ergence olsada yapmamız gerekti. Okuldan attıracaktık sonuçta ve öylece okuldan atılmaları olmazdı. Yaptıklarını yaşamalılardı.Okulun yakınındaki boş arazideydik. Seungmin'in tarifi ile o günkü 4 çocuğu bulmuştuk. Bize cesaretle bakıyorlardı. Onlarla Seungmin hakkında konuşucaz diye buraya çağırmıştık. Onlar bizim Seungmin'i kullandığımız düşünerek gelmişlerdi. Bizse Seungmin'e yaptıklarını ödetmek için Seungmin hakkında konuşucaktık.
Herkes kendi çıkarını önce tutacağı için onlar bizim Seungmin'i kullanacağımızı düşünüyordu. İşte insanlar kendini bu kadar önemsiyordu...
O sırada tam konuşmak için ağzını açmışken biri, Seungmin üzerinden iddiaya girenin yüzüne yumruğumu geçirmiştim. O andan sonrası felaketti, Chan ve Felix'in tekvando bilgisi, bizimde daha önce çok olmasada ettiğimiz kavgaların etkileri ile kavgaya hızlı başlamıştık.
Onlara acımıyordum onlar 4 kişi olarak benim masum Seungmin'ime saldırmışlardı. Biz yine insaflıydık bence Jeongin, Seungmin ve Jisung pek bir şey yapamıyorlardı zaten.
Seungmin'i yanıma çağırdım, önümdeki her ne kadar iyice dövülmüş olsa da Seungmin'in ona vurmasını istiyordum. Kavga belki her şeyin çaresi değildi ama insanlıktan nasibini almamışlar için geçerli değildi bu.
Seungmin'e vurması için baş işareti yaptım. Hemen anlamıştı, karnına tekme atıyordu. İnsan acısını unutamazdı demek ki o gün oraya çok vurmuşlardı.
Hepimiz ayrılıp üstümüzü silkeledik. Seungmin'in elini tuttum. "İlerde güzel bir kafe vardı, oraya gidip kahve içelim mi?" dedim. Rahatlamaya ihtiyacımız vardı sonuçta. Herkes onaylamıştı.
Kafeye gelince cam kenarı bir yere geçmiştik. Seungmin omzuma yatmıştı, huzur doluydum. Felix çocukların hesabını bulmuştu, teknoloji ile en çok o ilgileniyordu. "Çok kolay, ben bu hesabı akşam 1 saatten kısa sürede ele geçiririm. Sabah erkenden mi atmalıyım yoksa okul saatinde mi?" dedi.
Chan Hyung "Okul saati daha iyi gibi. Hem çoğu kişi o zamanlar bakıyor siteye." derken kolunu Jeongin'in omzuna atmıştı. Changbin Hyungda onu onaylamıştı. Bana da bu daha mantıklı geliyordu.
Chan Hyung ortamı yumuşatmak için bir şeyler anlatmaya başlamıştı ve buna en rezil anımı anlatmakta dahildi. "Bu etrafta benim ruh eşim yok sizin var diyip ağlıyordu. Bende yeni geldim Avustralya'dan ne olduğunu anlayamıyorum bile. Gelmiş en azından Jeongin ile Changbin'de ruh eşi olmadan geziyordu. Gidin burdan diyip Felix ile beni kovmak istedi. Hayır bir hafta bize kin tuttu, bir de gelip gidip 'Geldiğiniz yere ne zaman gideceksiniz?' diyor manyak. Boşuna Drama Queen demiyoruz buna."
Evet rezildim, çok güzel...
Seungmin bana bakıp kahkaha atıyordu.
" Olmadı Hyung böyle istersen birde gömseydin beni şurda. Burda kimse beni sevmiyor yah! Gidiyorum ben hıh!" diyip masadan kalkar gibi yaparken Seungmin dışında herkes blöf yaptığımı biliyordu, Seungmin ise "Yah nereye, ben seni çooook seviyorum. Otur şurda bir yere gitmiyorsun!" dedi.
Felix ben ağzımı açamadan "Blöf yapıyor o Drama Queen. Ne seni ne bizi bırakıp hiç bir yere gidemez o." aman ne kadar da iyi tanıyorlar beni. Gözlerim yaşardı. Biraz daha boş konuştuktan sonra birlikte evlerimize doğru yol aldık.
Seungmin'in evine yaklaşmıştık. O an Seungmin beklemediğim bir şey yaparak yanağıma hızlıca öpücük kondurup evine girmişti. Ben şapşalca sırıtırken kapıyı kapatmıştı. Giderken kızarmış yanaklarını fark etmiştim.
Çok tatlı ve utangaç bir Minniem vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Koi No Yokan
FanfictionKoi No Yokan: Biriyle ilk kez karşılaştığında yaşadığın, bir gün ona aşık olacağını hissettiğin, olağanüstü duygu. Yalnız Seung artık dayanamayacak raddeye gelmişti... "Im ilk öpücük düşündüğümden daha güzelmiş, yoksa senin çilek dudakların yüzünden...