Bölüm 17- Hazal'ı tanımak.

29 1 0
                                    

Bugün benim doğum günüm. Ama kutlamıyorum. Bu nedenle yeni bölüm yazmak istedim. Uzun yazmaya çalışacağım. Biliyorum hikaye sıkıcılaştı ve okuyucu azaldı. Moralim bozuluyor okuyucu sayısı düştükçe. İlk bölümü 130 küsür kişi okuyor fakat son bölümü 9 kişi okuyor. En çok da bu koyuyor. Hikaye yazamıyorum belki evet. Ama benden daha kötü yazılan hikayeler okudum ve milyonlarca okuyucusu var. Bilmiyorum artık sabrediyorum sadece okuyucu sayısı yükseldiği zaman yeni bölümleri yazmayı düşünüyorum. Bu bölüme de daha fazla emek sarf edeceğim. Diğer bölümleri de kendi emeğimle yazıyorum ama karşılığını alamıyorum maalesef. Neyse iyi okumalar...

Norm Ender - Çıktık Yine Yollara 🎶 🎶 🎶 Bunula okuyun tavsiye ederim <3

*******

Ben nasıl bir insanım diye düşünüyorum bazen. Bilmem belki de bataklığa batmış küçük bir kızım. Çırpındıkça daha da çok batıyorum belki. Herkes kendi yolunda ve kimse eğilip neler olduğuna bakmıyor belki. Baksalar da yardım ederler miydi ? Orasını bilmem ama şuan boğazıma kadar çamura battığımı biliyorum. Kalbim parçalara ayrıldı ve bu parçalar etime batıyor. Her nefes aldıkça daha da dibe ilerliyor. Ağlamak çözüm olmuyor artık. İçimi de rahatlatmıyor. Küçük bir kız çocuğu gibi korunmak istiyorum. Artık kendi başıma savaşacak kadar gücüm kalmadı. Göz yaşlarımdan umutsuzluk akıyor. Her bir damlada daha fazlalaşıyor. Ölmüyorum ama can çekişiyorum. Bu daha da canımı yakıyor. Herkesi kaybediyorum gittikçe. Kabuğuma daha da çok çekilmeye başlıyorum. Artık o duvar bende de örülmeye başlıyor. Soyutlamaya başlıyorum kendimi herkesten. Arkadaşlık kurmaktan , insanlarla muhatap olmaktan, gülmekten.. İşte ben buyum. Tüm günlerini yatağının en dibine yatıp elimdeki telefonla sabah akşam uğraşan, ışığı açtıklarımda ise bağıran , şarj aletini üçlü kabloyla yatağının üstünde tutan, sabah akşam uyuyamayan, yemek yemekten hoşlanmayan, dışarı gerekmedikçe çıkmayan, zorunlu olmadıkça tuvalete gitmeyen bir insanım. Herkes yattıktan sonra karanlıkta kendi hıçkırıklarımda boğulan biriyim işte ben. Doğru düzgün makyaj yapmayan , yaptığı zaman ise ağlamaktan makyajı akıtan biriyim. Her zaman gülümsemelerim var fakat. Hep gülerim. Kimsenin yanımda ağlamam mesela. Odamda ağlarken biri gelirse kim olursa olsun kovarım. Evet çok inatçıyım. İstediğim bir şey illa olacak. Olmama gibi bir lüksü yok. Belki babasız büyümemden kaynaklanıyordur korunma isteğim. Birinin güven vermesine ihtiyacım var. Kabul ediyorum zavallının tekiyim. Birine muhtaç yaşamak istiyorum belki. Belki korunmasızım ama emin ol dışardan öyle değilim. Her zaman omuzlarım dik. Kimseye ihtiyacım yok, herkesin dışarıdan baktığında korktuğu biri olabilirim. İlk bakışta havalı da görünebilirim. Ki genellikle yakın arkadaşlarım dahil öyle diyorlar. Ama ben hiçbir zaman duygularımı dışarıya yansıtmam. Hemde hiçbir zaman... Neler yaşadığımı ben biliyorum. Ama hep aklımın en dibine atıyorum. Güçlü bir kız olabilirim belki de. Bu kadar şeyi yaşayıp da hala kendimi koruyabiliyorsam öyleyimdir değil mi ? 29 harfle milyonlarca kelime ve cümle kurabilirim. Hatta sayfalarca yazabilirim hissettiklerimi. Ama konuşamam. Hiçbir şekilde burada yazdıklarımı dile getiremem. Yoksa ağlarım ya da kaçarım. Evet. Kaçarım. Hassas olduğum konulara girildiğinde kaçarım. Kaçmazsam ağlarım bilirim. Ağlayıp zavallı durumuna düşemem asla. Kaçarak da düşüyorum ama olsun. Kimsenin önünde ağlayacak kadar ezik olamam. Yazarım sayfalarca dedim ya. Yazarım işte. Bazen de başkalarını dünyalarında yaşarım. Buyum ben. Kendi yaralarını sarmak yerine başkalarının acılarıyla uğraşan, aslında acımasız olan fakat başkalarına karşı merhametli olan benim. Ben. Kendim için birşey yapmak bana zevk vermiyor. Ben kendim için yaşamıyorum. Başkaları için yaşamalı insan. Sevdikleri için. Sevenleri için... Ama kendi için değil. Bu kadar bencil olamam. Benim içim kanasa da ellemem. -Ki zaten çok kanıyor...- bunu kendime yapamıyorum. Jendi yaralarımı saramıyorum. Hep kabuk bağlıyor yaralarım. Sonra yarasını sardığım insan geliyor yaramı kavlatıyor. Çok canım yanıyor. Yine bin bir parçaya ayrılıyorum. Ama sesimi çıkarmıyorum. Yapamam. Yapamam işte. Olmuyor. Ben zarar veremiyorum. Kimseye hemde. Beni öldürse bile intikamını almak için bir şey yapmıyorum. Birine nasıl zarar verebilirim ben ? Allah'ın verdiği muazzam bir cana nasıl kıyarım... Ama onlar beni tek bir kelimeleriyle bile kıyıyorlar. Konuşuyorlar ve dillerinin sivriliği umurlarında olmuyor. Kimin canı yanmış umursamıyorlar. Onlar kendi canı için mücadele ediyorlar. Ama o can onların değil. Bunu unutuyorlar. Bu can benim değil. Onu da unutuyorlar. Kırıyorlar kırabildikleri kadar. Yakıp yıkıyorlar. Bedensel bir acı her zaman daha iyidir diye düşündüm. En azından ilaç içince geçiyor. Fakat bu kalbe hangi ilaç iyi gelir? Bir tek dualar iyi gelir bu kalbe. Bol bol dua ediyorum bu yüzden. Ancak öyle hafifliyor yaralarım. Allah görüyor yatakta nasıl acıyla kıvrandığımı. Nasıl kırıldığımı... Nasıl yandığımı canımın. İzliyor beni biliyorum. Onum canına zarar vermek istemiyorum. Ama başkaları veriyor. Kollarımda izi geçmeyen yaralarım var... Canımı yakan acılar. Hayattan bana kalan yaralar. Onlar işte fondötenle bile kapanmıyor. Her birinde farklı anı yatıyor... Bir kaybediş yatıyor. Her birine ayrı gözyaşı var. Her birine ayrılan bir acı... Yine odamda tek başımayım. Işık yine kapalı. Yine kapım kapalı. Ve yine akıyor bu gözyaşları. Ve yine izliyor Allah'ım. Bilmedin sevdiklerinin kıymetini diyor. Bak yine tel başınasın... Kaldım tek başına. O da biliyor... Kendi kendime sarıldığımı o da biliyor. Yaralarımı saramadığını o da biliyor. Yapamam Allah'ım. Yapamam. Saramam bu yaraları. Yenilerini açacaklar biliyorum. İzin vermesem de yine yaralayacaklar beni. Biliyorum. Sen yine deva olacaksın biliyorum. Yine sen hafifleteceksin yüreğimdeki gri bulutları. Evet sana sığınırım bende. Kimsem yok değil. Sen varsın Allah'ım... Sana sığınırım ben bir baba gibi... Sen korursun beni.bir baba gibi şefkat verirsin bana... Belkide babamdan daha çok babalık yaparsın bilirim. Annelik yaparsın bana... Yanımda olmayan annemin yokluğunu aratmazsın bana. Sana sığınırım bende küçük bir kız çocuğu gibi... Senin küçük bir çocuğun olurum. Zaten öyleyim değil mi ? Sen yarattın beni. Bende senin eserinim. Herkesten çok korursun beni. .. Acımı hafifletmiyor ama bu gözyaşlarım... Hala ilk günkü gibi taptaze duruyor olduğu yerde. Göz pınarlarım sızlıyor. Uyarıyor. Ama ben hala devam ediyorum ağlamaya. Devam da edeceğim. Karanlığa gömülmek istiyorum. Bir daha da hiç çıkmamak. Heryer buğulansın istiyorum. Hiçbir şey görmemek, hiçbir şey duymamak, sadece en sevdiğim şarkı çalsın istiyorum. Ve sessizce ölüme gitmek istiyorum. Garip bir yolculuğa çıkmak istiyorum. Karanlıkta... Heryer karanlık olsun istiyorum. Kimse olmasın istiyorum. Yakıp yıkmak yerine sessizce oturmak istiyorum. Belki de düşmek istiyorum. Bomboş bir boşluğa düşmek istiyorum. Hep gri olsun istiyorum. Ne beyaz ne siyah olsun. Özellikle beyaz olmasın istiyorum. Gözlerim alışkın siyaha. Beyaz istemem hayatımda. Renk sevmem. Ama giymek zorunda kalırım. Hep doğum günümde ölmek istemişimdir. Hayata gözlerini açtığın gün gözlerini yumman. Daha cazip geliyor bana. Ve kulağımda kulaklıkla en sevdiğin şarkıyı dinlerken... Daha mutlusu olamazdı benden. Keşke doğum günümde ölsem. Ne kadar güzel olurdu. İşte o zaman sonsuz bir yolculuğa çıkardım. Hiç gelmemek üzere hemde. Arkamda yaşlı gözler bırakıp giderek... Düşünmüyorum değil. Bir gün gitsem benden sonra ne yaparlar diye. Hatta çok düşünüyorum... Mezarlıklar beni kendilerine çekiyorlar. Bilmem neden. Ama akşam hava karardıktan sonra mezarlığın önünden geçince oraya gitmek istiyorum. Çok çekici görünüyorlar. Buraya aitsin diye bağırıyorlar. Gidip bir mezarın yanına yatıp uyumak istiyorum mesela. Bunu hissetmek istiyorum. O gece mezarda uyuyup nasıl bir şey olduğunu hissetmek istiyorum. Hiçbir şey hissetmemek nasıl bir şey hissetmek istiyorum. Ölmek nasıl bir şey hissetmek istiyorum. Benim canımı istemeden de olsa yakanların canının yandığını görmek istiyorum. Benim arkamdan ağlayışlarını, yakarışlarını görmek istiyorum. Sana ölüm yakışmadı diye bağırmalarını istiyorum. Bu doğru değil. Bana en çok ölüm yakışır bence... Hemde en çok. Üşürsem orada niye saracak biri yok. Ne değişiyor bilemiyorum. Buradayken üşüdüğümde sarılıyor muydunuz ki orada sarılacaksınız ? Belki o zaman anlarlar kıymetimi diye gözlerimi kapatmak istiyorum. Hiç açmamak üzere kapatmak... Yoruldum.. Çok yoruldum... Dinlenmem lazım... Bir ömür boyu dinlenmem lazım... Birazcık uyumaya ihtiyacım var. Bu kalbin birazcık dinlenmesi lazım. Tenimin biraz soğuması lazım. Tüm organlarım yoruldu. Biraz dinlenmeleri lazım... Yapma bunu bana... Yormayın beni. Bu yaşımda zaten çok yorgunum. Yıkılmak istiyorum birazcık. Yoruldum güçlü durmaktan. Birazcık yıkılsam ne olur sanki ? Allah'ım izin verse de birazcık yıkılsam... Bu yaralar kanamayı bıraksa... Sizde beni hiç kıramasanız ? Özlensem biraz ? Birazcık da olsa acısanız bana? Olmaz mı ? Gülmekten yoruldum. Dik durmaktan, bir şeyler için çabalamaktan, birilerini sevmekten, kendimi aramaktan, en çok da özlemekten yoruldum. Gittiniz hep. Hep... Şimdi kalbim ıssız kaldı. Tıpkı bomboş bir sokak gibi... Bomboş. Ve ben arkanızdan bakakaldım. Diyemedim gitmeyin diye... Diyemedim lan. Gitmeyin ne olursunuz diye bağıramadım. Tek başıma kalmaktan korkarım ben gitmeyin diyemedim. Bak şimdi ne haldeyim. Ruhum kirlendi bir kere. Bedenim hala temiz ama... Ruhumu kirlettiniz. İntikamla kirlettiniz ruhumu! Nefretle doldurup kirlettiniz. Şimdi de acımasız yaptınız beni. Kendine acımayan biri yaptınız. İyi mi oldu şimdi ?! Acımasızca kendime zarar veriyorum. Kendi kendime canımı yakıyorum. Daha çok itiyorum kedimi uçuruma! Kendi kendime saplıyorum intikam bıçaklarını. Her yerim delik deşik bak . Parçalara ayırdım kendimi. Topla toplayabiliyorsan. Yapamazsın bilirim. Ben bile toplayamam artık kendimi. İpi gevşettim bile. Çok geç. Düşme vakti benim için. Sırf sizin yüzünüzden. Beni asıl yıkan sizsiniz. Siz ve sizin yalanlarınız. Acıyorum size. Benim gibi bir insanın canından can aldınız. Benim katilimsiniz siz. Ruhumun katili, umutlarımın katili, hayallerimin katilisiniz. Hepinizden ayrı ayrı nefret ediyorum. Hepinizi ayrı ayrı seviyorum. Ne yapabilirim? İnsan katilini bile sevmeli. O da bir insan çünkü. Ve her insan sevgiye muhtaçtır. Her zaman sevilmek ister. Tıpkı benim gibi. Sevilmek isterim bende. Ama hep yalandan sevdiler beni. Bende vazgeçtim sevilmeyi. Sevmeyi seçtim. Özellikle beni sevmeyen insanları sevdim. Sevdim çünkü nefretlerinden utansınlar istedim. Hep vazgeçtim. Hep direndim. Hayallerimden vazgeçip herkesin istediği gibi biri oldum. Daha çok sevilmek için. Ama olan hayallerime oldu. Hep yalanlara direndim. İftiralara, atılan dedikodulara, üstüme kalan suçlara... Hep direndim. Olan bana oldu. Olan o yıkılmaz duvarlarıma oldu. Herkes bir tane tuğla alıp gittiler. Ben tekrar örüyorum ama o duvarı. Tekrardan kapanıyorum kendi dünyama. Başkalarının hayatları umurumda değil. Kendi hayatım bile umurumda değil. Ne de olsa ölmeyecek miyiz ? Diye yaşayanlardan değilim ama geleceğim için de savaşmak gelmiyor içimden. Sonumun ölüm olduğunu biliyorum. Giderken de onurlu gitmek istiyorum. Saygın biri olmak istemem hiçbir zaman. Önümde eğilsinler, bana itaat etsinler, kölem olsunlar diye insanlara eziyet etmem asla. Bu hayatta herkes eşittir. Herkesin bir beyni, bir kalbi, iki kolu, iki bacağı vardır. En önemlisi herkesin bir vicdanı vardır. Bu yüzden herkes eşittir. Ben bile... Allah'ın kuluyuz hepimiz. Ne farkımız var birbirimizden. Kiminin çok parası var kiminin az. Ne önemi var. O can bile sana emanetken neyin davasıdır bu anlamam. Hiçkimse vazgeçilmez değildir. Hiç kimse kimseden üstün değildir. Hepimiz bir mezara gireceğiz işte. Sonumuzu biliyoruz değil mi ? Ne zaman olacağı önemli mi ? Gideceğiz işte. Hiç kimseye kalmayacak bu dünya. Neyin kavgasıdır bu! Bende öleceğim , bilmem nerenin cumhurbaşkanı da... Ne farkımız var? İkimiz de insanız. Bir devlet yönettin diye öbür tarafta sana ayrıcalık mı yapacaklar ? Konudan konuya atlıyorum ama hep böyleyim. Ve her zaman düşüncelerimi savunurum. Ben buyum işte. Tanıdınız beni. Hazal Çetiner bu işte.

Gecemin GündüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin