Noron&Elleran Elvis& Teomope -Neden olmuyor 🎶
Bu şarkıyla okuyun tavsiye ederim:)))
#HAZAL'IN AĞIZINDAN#
Beynimin içinde filler çiftleşiyor gibi hissediyordum. Öyle bir ağrıyordu ki başım. Anlatamam. Ama yürümeye devam ettim. Ayaklarım kopana kadar olabildiğince yürüdüm. Nerede olduğum ve ne yapacağım umurumda değildi. Sadece kafamda oluşan sorulara cevap bulmaya çalışıyordum. İnkar etmek yerine kabullenemiyordum.
Boş gözlerle insanlara bakarken ne kadar çeşitli insan olduğunu yeni fark ediyordum. Çeşit çeşit insanlar. Her birinin farklı amaçları var. Her birinin hedefleri var. Peki benim amacım neydi ? Ne için savaşıyordum bunca şeyle ?
Benim hedefim neydi peki ? Hatta hedefim hiç oldu mu ? Annem ve babamı kaybettiğimi varsayıyorum şu anlık. Çünkü ikisi işbirliği yapıp hayatımı mahvetmişlerdi. Babam zaten yoktu fakat artık annem de yoktu. Harika!
Kasıklarımın ağrısıyla düşüncelerimden çıkıp gerçek dünyaya adım attım. Yine dört tarafım insanlarla ve saçma sapan yapmaları gereken işleriyle doluydu. Kuru bir kalabalık vardı. Ellerim karnımın üzerine gittiğinde ağrı daha fazla artmıştı.
Ellerimi karnımın üzerine bastırdım. Sızlamaya başlamıştı. Neden olduğunu bilmiyorum ama birden bire midem bulanmaya başladı. Kusacak gibiydim fakat kusmuyordum. Sadece bir öğürme geliyordu. Ama ne kusmuk vardı ne de bir eylem.
Hemen yanımda bulunan duvara elimi koyup destek almaya çalıştım. Benim bu durumumu gören bir bayan yanıma gelip omuzuma dokundu.
"İyi misiniz hanımefendi ?"
"H-hayır."
"Yardım etmemi ister misiniz ?"
Konuşamayacak kadar yorgundum. Kafamı aşağı yukarı sallamakla yetinmiştim.
Tek kolumu kaldırıp kendi boynuna sardı. Belimden tutup doğrulmamı sağladı.
Yavaş yavaş yürürken bir Mini Cooper'ın yanına geldik. Kadın tek tuşla kapıları açıp beni ön koltuğa oturttu. Kendisi de arabanın etrafında dolaşıp kendi koltuğuna geçti.
Arabayı büyük bir dikkatle çalıştırdı. Yavaş yavaş gaza basarak ilerliyorduk. Şu her zamanki siktiğimin trafiği n'olacak.
Kafamı yana atıp cama yasladım. Bu kadın kimdi ve nereye gidiyorduk hiç önemi yoktu. Artık ben kendimden vazgeçmiştim. Poyraz'dan da... Herkesten. Benim için değerli olan her şeyden vazgeçtim. Canımdan da. Önemi yoktu ha ölmüşüm ha ölmemişim ne fark ederdi ki ?
Kimin için yaşardım ki ? Kimim kalmıştı ki şu yarım yamalak hayatımda ? En son ne zaman mutluluktan ağlamıştım ben ? Hatta ve lakin ne zaman mutlu olmuştum en son ? Hatırlamıyorum bile.
Ama artık hiç umurumda değildi. Mutlu olmak bana göre değildi. Yaşamak bile bana verilen en büyük nimetti fakat ben bunun kıymetini bilemiyordum. Ölmek daha cazip geliyordu. Hemde sessiz ve huzurlu bir ölüm en iyisiydi. Kim ölürken en sevdiği şarkıyı dinleyebilir ki ? Bu harika bir ölüm bence. En huzurlusu bu olabilirdi.
Daldığım düşüncelerden arabanın fren sesiyle çıkmıştım. Bedenim hafifçe öne savrulurken kaza yaptığımızı fark etmemiştim bile.
Önümüzde siyah ve camları film kaplı camları olan bir araba önümüzde kırmıştı. Son anda kaza yapmaktan kurtulmuştuk. Kocaman son model arabandan siyah takım elbiseli uzun boylu siyah saçlı , kocaman küpesiyle bir adet Deniz geliyordu bize doğru.
Gözlerimi olabildiğince açıp ağzımı 'o' şeklini alacak şekilde açmıştım. Hızlı adımlarla bize doğru gelip benim kapımı kırarcasına açtı.
Gözlerindeki hırsı görebiliyordum. Hem hırs hem öfke hem de alay vardı gözlerinde.
Kolumdan tutup konuşmama fırsat vermeden arabadan indirdi beni. Neye uğradığımı şaşırdım bir anda. Hala yaşadığım şokun etkisindeyken ağzımdan tek kelime çıkmıyordu. Normalde olsa asla bana dokunmasına izin vermem. Hemde asla!
Fakat bugün yaşadıklarımı unutamadığım ve kaldıramadığım için kafam allak bullak olmuştu. Birde arabadan çıkan gizemli çocuk Deniz iyice afallamamı sağlamıştı.
Bir anda kendimi bir arabanın arka koltuğunda iki siyah giyimli adamın ortasında otururken buldum.
Ağzımı açacaktım ki bir anda ağzıma gelen tutkalsı tat ile konuşmam engellenmişti. Ağzımdaki yetmezmiş gibi ellerimde de ne ara bağladıklarını bilmediğim ipler vardı.
İşe yaramayacağını bilmeme rağmen çırpınmaya başladım. Ama ben sanırım yanımdaki erkeklerin güçlerinin toplamının onda biri kadar bile değildim. Çünkü adam benim kolumu tek hamlede arkamda kenetlemişti. Ne olduğunun farkında bile olamadan başıma aldığım darbeyle başım zonklamaya başlıyordu. Ah Hayır kanadığından emindim şuanda.
Bayılamazdım hayır ! Bu adamların ellerine öylece teslim olamazdım .
Bir kız olabilirdim fakat benimde kendime özgü yeteneklerim vardı. Mesela oyunculuk...
#POYRAZ'IN AĞIZINDAN#
"Sikerim böyle işi ! Ne dediğinizi kulağınız duyuyor mu sizin ! He ??? Hepinizin ölümü benim elimden olacak ibneler !"
Önümdeki adamlara bağırırken televizyondan gelen bir habere kulağım takıldı. Birden sinir ve endişe karışık bakışlarımla televizyona döndüm.
Bu doğru olamazdı. Saçmalamayın lan ! Hayır. Hayır. Olamaz Hayır.
"HAYIRRRRRRR!!!"
Saçlarımın her bir telini koparırcasına çekerken evin salonunda tur atıyordum. Hayır lan hayır. Yapma lan olamaz böyle bir şey!!!! Bir anda belimden çıkardığım silahla önüme gelen ilk adamı tereddüt etmeden vurdum. Bir tane daha... Bir tane daha...
Silahlar ardı ardına patlarken kapıdan içeriye bir adam girdi. Elindeki siyah paketi yavaşça kapıya yakın olan masaya bıraktı. Sonra sakince evden çıkıp gitti. Koşarak bıraktığı paketin yanına gittim. Üzerindeki not tüylerimin ürpermesine ve kanımın donmasına neden olmuştu...
16.BÖLÜM SONU
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecemin Gündüzü
AléatoireÇığlık bile atamıyordum. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Aynada kıza bakarken o da bana bakıyordu.. Siktir ! Yine ışıklar kapandı. "Beni mi istiyorsun ?" Gelen ses kulaklarımda çınlıyordu. "Beni mi istiyorsun ?" "Karşındayım işte . Beni mi çağırdın Haz...