"Geliyorsun, değil mi?" Sehun aynı şeyi bin beş yüzüncü kez söyleyince telefonu kulağımdan çekip sesli bir inilti bıraktım odaya.
"Geliyorum, sus artık, geliyorum! Kapat telefonu." telefonu zevkle yüzüne kapattım ve müzik listemden sevdiğim bir müziği açıp banyoya girdim. İğrenç bir gece geçireceğim için günümü güzel geçirmeye karar vermiştim ama Sehun beş dakikada bir arayıp akşamki yemeğe gidip gitmeyeceğimi sorduğu için buna engel oluyordu.
Yıllar sonra büyüdüğüm eve adım atacaktım. İçimde bunun hüzünlü heyecanı da vardı fakat o ev artık benim değildi ve olmayacaktı. Bu fırsatı kaçırmıştım ve bir daha da elde edebileceğimi sanmıyordum. Kim Junmyeon yerine Sehun satın alsa belki sık sık gidebilirdim ama Kim Junmyeon hem konumu hem de tavrı gereği sık sık evine ziyarete gidebileceğim birisi değildi.
Sıcak ve uzun bir banyonun ardından ıslak saçlarımı uzun uzun kurutup şekillendirdim ve banyodan çıktım. Açıkçası ne tür bir ortam olacağını bilmediğim için nasıl giymem gerektiğini bilmiyordum. Gelen kişilerin birçoğu ile samimiyetim vardı fakat orası patronumun eviydi bu yüzden spor giymem yakışık kalmazdı sanırım. Ama bu bir iş yemeği ya da toplantı da değildi bu yüzden takım da giyemezdim.
Giysi odamın girişinde kıyafetlerimle bakışırken telefonum yine çaldı. Arayan yine Sehun'du. "Gelmiyorum lan!" muhtemelen yine gelip gelmeyeceğimi sorduğu için hışımla bağırmıştım.
"Bebeğim, çok resmi giyinmemen için aramıştım." Kıkırdadı. "Muhtemelen şu an giysi odasının girişinde ne giyeceğini düşünüyorsun çünkü."
"Evime kamera falan mı taktın?" yoksa cin miydi?
"Hayır, sadece artık seni tanıyorum diyelim."
"Peki peki. Ne giysem ki, gömlek?" diye öneride bulundum.
"Sadece gömlekle gelirsen, soğuktan ne kadar nefret ettiğini de ele alırsak muhtemelen barbeküyü kendine zehir edersin."
"Barbekü mü?"
"Evet, bu akşam barbekü partisi var. Neyse ona göre giyin işte. Fazla resmi olmana gerek yok."
"Birileri gibi abimin evine gitmiyorum, üzgünüm." diyerek lafımı soktum. Üvey kardeş olmalarına rağmen çok yakınlardı. Soy isimleri farklı olmasaydı muhtemelen öz kardeş olduklarını düşünürdüm.
"Aman, hemen de lafını sok. Her neyse, akşam görüşürüz."
"Görüşürüz." Telefonu kapatacağım sırada "Baek!" diye bağırmasıyla "Yine ne var?" diyerek tekrar kulağıma götürdüm telefonu.
"Neyle geleceksin?"
"Arabamla?"
"Chanyeol'le birlikte gelirsin belki. Hani komşu falan oldunuz ya."
"Ya! Seni küçü-" Küfür edeceğim sırada kahkaha atarak yüzüme kapatmıştı telefonu. "Yüzüme kapattı! Resmen o lanet telefonu yüzüme kapattı! Bekle sen, bu geceyi sana zehir etmezsem Byun Baekhyun değilim, bekle!" telefonu sinirle yatağa fırlattım ve giysi odasına geri dönüp üzerime siyah gömlek ve pantolon geçirdim. Havalar iyice soğuduğu için gömleğin üzerine siyah bir kazak giyindikten sonra hazırlanmayı tamamlamıştım. Ama buluşma zamanı için henüz erken olacağı için telefonuma indirdiğim oyunlardan birini açmış ve oynamaya başlamıştım.
Uzun bir süre oyun oynadıktan sonra gitme zamanının geldiğine karar vererek yerimden kalktım ve üzerime çeki düzen verip evden çıktım. Asansöre bindiğimde bir kat indikten sonra durmuştu. Giren kişi elbette pek sevgili komşumdu. İstifimi bozmadan ellerim cebimde asansörün zemine ulaşmasını bekledim. Ama her katta asansöre yeni birinin giresi tutmuş ve mesafe sayısı sıfıra inmişti. Bu yüzden de canım komşumla dip dibe girmek zorunda kalmıştık. Yıllar önceki iğrenç kokusunu hala kullandığını fark etmemle yüzümü buruşturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DRAGON'S TEETH
Fanfictionİçimde yanan intikam ateşi, içinden sağ kurtulduğum alevlerden daha gürdü. -Byun Baekhyun