11. Bölüm

159 18 8
                                    

ŞU BÖLÜMÜ YAZABİLMEK İÇİN SAYISIZ EZEL KESİTİ VE DEĞİŞİK DİZİLER FİLMLER İZLEDİM İNŞALLAH BECERMİŞİMDİR, AMİN. SİZ BU BÖLÜMÜ OKURKEN BEN RACON KESMEYE GİDİYORUM....

"Sakın unutma, bu akşam."

Jongin'in mesajına göz devirip görüldü attıktan sonra, sabahın köründe bir türlü susmak bilmeyen ve başıma ağrılar sokan matkap sesinden dolayı sinirle yataktan kalktım ve banyoya gidip sıcak bir duş aldım.

Daha kargalar bile kahvaltısını yapmamışken Park Beyinsiz Chanyeol'ün bu saatte uyanıp matkapla ne yaptığını gerçekten merak ediyordum. "Sakin ol Baek, birazdan bitecek. Sakince kahvaltını yap." Kendime mırıldanarak telkinde bulunduktan sonra Kiki'nin mamasını koydum ve kendime sağlıklı bir kahvaltı hazırladım. Son zamanlarda mideme alkolden başka doğru düzgün bir şey girmiyordu, artık bu duruma bir çeki düzen vermenin vakti gelmişti.

"Ah!" aradan geçen yarım saatlik bir sürenin ardından matkap sesi hala kesilmeyince sinirle elimdeki bardağı masaya çarptım ve evden çıkıp alt kata indim. Yumruklarımla kapıya vururken iki dakikanın sonunda kapı açılmıştı.

"Sabah sabah neden kapımı kırmaya çalıştığını sorabilir miyim?"

"Sabah sabah neden durmaksızın matkap çalıştırdığını sorabilir miyim?" onun aksine sinirlerime hakim olamadan yüksek sesle sormuştum.

"Seni ilgilendiren ne bu durumda?"

"Rahatsız oluyorum."

"Yeni taşındım ve duvarlara asmam gereken tablolar var, yani rahatsızlığın için yapabileceğim bir şey yok."

"Tabloların sonsuz sayıda gali-" yüzüme kapanan kapıya sinirle tekmemi geçirdim "Ben de Byun Baekhyun'sam bunu yanına bırakmam Park Chanyeol." Dişlerimin arasından hırladıktan sonra evime geri döndüm.

*

"Bana şans dile Kiki." Konuşmamın ardından havlayıp boynuma sokulan yavruma sıcak bir kucaklama bahşettim. O varken daha iyi ve daha güçlü hissediyordum kesinlikle. "Benim şimdi gitmem gerek güzelim," gideceğimi duymasıyla birkaç mırıltılı ses çıkarırken kıkırdadım ve "erken geleceğim, söz. Babana şans dile lütfen, çok ihtiyacım olacak." Burnunu öptüm ve koltuğa bırakıp giyinme odama yürüdüm. Üzerime siyah gömlek ve siyah pantolon geçirdikten sonra siyah bir ceket giyindim ve ayna karşısından saçımı hafifçe şekillendirip gerekli eşyalarımla evden çıktım.

Asansöre binmek yerinde merdiven kullanmayı tercih ettim ve 62 katın merdivenini şarkı mırıldanarak indim. Otoparkta arabama yürürken, normalde de soğuktan nefret eden biri olarak bu soğuk kış gününde mont giymediğim için kendime küfür mırıldandım.

Arabaya bindikten sonra klimayı en son dereceye aldım ve radyoyu açtım. Sevdiğim bir grubun şarkısı çalarken şarkıya eşlik ederek Junbi'ye doğru yol aldım. Umarım daha fazla sıkıntıya girmeden bu işi halledebilirdim.

Junbi'ye vardığımda arabadan indim ve kapıdaki valeye anahtarı uzatıp içeri girdim.

"Hoş geldiniz efendim."

"Hoş buldum."

"Dört numaralı masa hazır, sizi oraya alabiliriz." Başımla onaylayıp siyah kemerli kapıya yürüdüm ve benim için açılan kapıdan içeri girdim. Benim için ayrılan masaya oturdum ve masadakilere selam verdim. Bir kişilik yer boştu.

"Başlamadan önce bir şeyler almak ister misiniz Bay Byun?"

"Viski." Yanımdaki görevli isteğimle birlikte hemen uzaklaşırken "Kimi bekliyoruz?" diye sordum.

DRAGON'S TEETHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin