15. Bölüm

147 21 8
                                    

"Bay Park otelin açılışına kalacak mısınız?" Chen Feiyu'nun asistanının sorusuna başımı iki yana sallayarak cevap verdim.

"Çok isterdim fakat Kore'ye acilen dönmem gerek." Açıkçası acil bir işim yoktu fakat Chen Feiyu beyefendinin her şeye asistanını yollaması ve kendisinin asla teşrif etmemesi artık ciddi manada sinirimi bozuyordu. Üstelik Sehun ile aylardır iş dışında bir araya gelip konuşmuyor olmak canımı sıkan başka bir durumdu.

Artık boğulmak üzereydim ve Çin'den geri dönmemek üzere def olup gitmek istiyordum.

  "Açılışa kalmanız güzel olurdu fakat acil bir işiniz varsa bir şey diyemem tabii." Chen Feiyu'nun asistanı kendisine nazaran oldukça cana yakın ve anlayışlı biriydi.

"Ben de kalmayı çok isterdim fakat uçuşum bu akşam."

"Bizler Bay Park'ın yerine açılışa katılacağız Bay Han." Sehun söze girmişti.

  "Ah, güzel. Açılış günü görüşürüz o halde." Önündeki dosyayı kapattı ve ayağa kalkıp hafifçe eğildikten sonra odadan çıktı.

"Ben de gidiyorum. Akşamki uçuşa yetişmem gerek." saatime bakarak konuşurken ayağa kalktığım sırada bir çift çatık kaşla karşılaştım.

"Kore'ye dönmek için neden bu kadar acele ettiğinizi sorabilir miyim Bay Park? Birlikte geldiğimiz gibi birlikte dönebilirdik."

"Böyle şeylere önem verdiğinizi bilmiyordum Bay Oh. Ama madem merak ediyorsunuz size bir açıklama yapayım: Projemiz sona erdi ve en başından beri yolumuza taş koymaya çalışıp bir kere bile kontrol için gelmeye tenezzül etmeyip sürekli asistanını yollayan, bizimle hiçbir şekilde bizzat iletişime geçmeyen iş sahibi ile bundan sonra hiçbir münasebetim olamaz. Siz isterseniz kalabilirsiniz fakat benim artık kalmak için hiçbir sebebim yok." Sehun'un söylediğini dinlemeden toplantı odasından çıktım ve şirketi terk edip hemen önüme gelen arabama atladıktan sonra kaldığımız otele sürdüm.

Sehun ile üç aydır iş dışında hiçbir şekilde bir araya gelmemiş ve konuşmamıştık. İlk başlarda peşinden koşup onunla konuşmaya çalışma girişimlerim başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Daha sonra elbet bir gün kendisi ayağıma gelecek diyerek peşinden koşmaya son vermiştim fakat bu yanlış bir karardı anlaşılan. Çünkü tüm bağlarımız kopmuş gibi görünüyordu şu an.

Onu çok özlüyordum. Onunla vakit geçirmeyi çok özlemiştim fakat görünüşe göre yakın bir gelecekte bir araya gelmemiz pek de mümkün görünmüyordu.

Ama bu konulardan ona hiçbir şekilde bahsedemezdim! Düşmanımla yattım diyemezdim, düşmanım bana yemek yapıp önüme koydu, duş almama yardım etti, her kabus gördüğüm gecenin sabahına birlikte uyandık diyemezdim ona! Evet en yakın arkadaşımdı ama diyemezdim işte. Çünkü ben bunları kendime de itiraf edemiyordum ki hâlâ daha.

Kaldı ki o benim ailemi yok eden can düşmanımdı. Önce kardeşimi, sonra babamı sonra ise annemi yok eden, her seferinde kalbimi parçalara ayıran can düşmanımdı. Bana yardım etmesi hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Ondan hâlâ iliklerime kadar nefret ediyordum. Onu hâlâ en acı verici şekilde öldürmek istiyordum. Ona o kadar acı çektirmek istiyordum ki... Onu öyle yok etmek istiyordum ki...

  Valizimin fermuarını kapattıktan sonra otelden çıkışımı yaptım ve havaalanına gidip işlemlerimi hallettikten sonra üç aydır gitmediğim evimin yolunu tuttum.

Sehun istediği kadar Çin'de kalabilirdi. Mademki beni artık böylesine gözden çıkarmıştı, ben de hislerimi saklayıp hayatıma devam edebilirdim. Yapabilecek başka bir şeyim yoktu.





DRAGON'S TEETHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin