24.Cafune

345 57 26
                                    

"Cafune: Sevdiğinin saçları arasında parmaklarını nazikçe dolaştırmak anlamına gelen Portekizce sözcük."

"Şimdi seni neden getirdiğini anlayabiliyorum."

Bu cümle anlamsız bir şekilde zihninde yankılanırken Will çevresinde olanlara hiçbir şekilde anlam veremiyor sadece ışık huzmelerinin arasından süzülürken ağzından birkaç anlamsız mırıltı dökülüyordu. Hannibal'ın sakinleştirici sesini duyuyor ve parmaklarını yanaklarında ve saçlarında hissedebiliyordu ama dokunuşu sanki bir hayaletmiş gibi içinden geçiyor, hiçbir şey hissettirmiyordu.

"William. Gerçekliğe dönmeye çalış."

Hannibal'ın sesi boynunun kaskatı kesilmesini sağladı, burnunda kan kokusundan başka bir şey yoktu. 

Will tıpkı o askerleri öldürdüğü gibi Garett Jacob Hobbs'u da öldürmüştü ve bıçak her yumuşak derisinin içerisine girip o rahatlatıcı sesi çıkardığında hiçbir pişmanlık duymamıştı. Bir tarafı pişmanlık içinde kıvranırken diğer tarafı yaptığı şeyi telafi edemeyeceğini biliyordu. Will hiç olmadığı kadar güçlü hissediyordu ve bu duyguyu hissetmenin çok yanlış olduğunu biliyordu.

Kafasını hareket ettirerek Hannibal'ın koluna tutundu, gözleri gerçek dünyaya geri döndüğünde ilk gördüğü şey Jack Crawford'un kısa fakat güçlü vücudunun biraz ötede rahibelerle konuştuğuydu. Hepsinin yüzü hala bembeyazdı ve ağızlarından kerpetenle alınmış gibi çıkan kelimelerden bu olayı kafalarından çabucak silmek ve güvenli sığınakları olarak gördükleri kiliseye bu şekilde bakmaya devam edebilmek istiyorlardı. 

Will onları bomboş bakışlarla izleyerek Hannibal'ın endişeli bakışları altında doğruldu.

Bakışlarını ona çevirdiğinde ikisi de Will'in ne yaptığının ve bunu yaparken ne hissettiğinin farkında olarak bakıştılar, Hannibal'ın yüzünde hiçbir iğrenme yoktu.

 Gözlerini sadece onun üzerinde bir dakikaya karşılık gelebilecek bir sürede gezdirdi ve sessizliğe gömüldü. Hannibal'ın ne anlatıp anlatmadığını bilmediğinden kendini gerçekle hayalin ortasında hissediyordu. Ellerindeki kandan ne yaptığını anlayabiliyordu ama farklıydı. Hiçbir şey gerçekmiş hissi vermiyordu.

"Küçük çaplı bir kriz geçirdin. Sana ulaşmaya çalıştım ama bedenin kilitlenmişti."

diye açıklama yaptı Hannibal ona sessizlik uzaması gerekenden çok daha fazla uzayınca.

Will o ana dair anılarını yavaş yavaş hatırlamaya başlamıştı, Hannibal'ın onu parçalamak için heveslendiği bedenden çekmesini ve sakinleştirmeye çalışmasını bölük pörçük hatırlıyordu. 

Bedeni sanki bir karabasanın saldırısına uğramış gibi kaskatı kesilmiş, istese de hareket ettiremeyeceği bir konuma girmişti. Will sanki suyun içerisinde dipsiz bir karanlığa doğru sürükleniyor ve Hannibal da suyun yanında ona seslenmeye çalışıyor gibiydi. 

Sesi gerçek olamayacak kadar uzaktan geliyordu.

"Garett Jacob Hobss ve Abigail o gece oradaydı. İkisi de."

dedi kendini inandırmak adına.

Hayal görmediğinden emin olmak istiyordu, bunun zihninin oynadığı saçma sapan oyunlardan biri olmadığına kendini inandırmak zorundaydı.

"Jack'e anlatılması gerekenleri anlattım. Ona hiçbir şey konusunda açıklama yapmak zorunda değilsin."

Will bunun arkasına bir şeyler demek istedi ama verebildiği tek tepki kollarını sanki çok soğukmuş gibi kendine sarmak oldu, hıçkıra hıçkıra ağlamak ve gözlerinden yaşlar gelmeyene kadar köpeklerine sarılıp dışarıda yağan yağmuru hissetmek istiyordu. Bunun olmayacağını bildiğinden başını iki yana sallayarak bölük pörçük hatırladığı anılarını düzenlemeye çalıştı.

Lost/HannigramHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin