4.YUÁNFÈN

532 86 17
                                    

缘分 ya da YUÁNFÈN:"İki insanın kader bağı."

"Merhaba Alana."

Çeşmenin kenarından geçtiğinde burnuna kırmızı güllerin kokusu doldu, ona adım adım yaklaşıyor fakat bir şeyler söyleme cesaretini kendinde bulamıyordu. Orada duruyordu işte, sanki hiç tanışmamışlar gibi bambaşka bir kişilikle onun karşısına dikilmişti. Tüm yaşadıklarından ve olanlardan sonra kendi yoluna gitmiş iki yabancı gibi karşı karşıya duruyorlardı.

Ellerini önünde kavuşturmuş ve kendine has asilliğinin ona bahşettiği her zamanki ifadesiz yüzüyle bakıyordu.

 Zaman Hannibal Lecter 'a oldukça kibar davranmıştı, kumral saçlarının içinde beliren bazı beyazlar dışında yüzünde belirgin bir değişiklik, bir kırışıklık yoktu. Üzerindeki siyah kıyafetler ve haç rengindeki siyah tespihle tamamen kiliseye bütünleşmiş fakat Alana' ya bakarken yüzünden bir tebessüm oluşmasına engel olamamıştı. 

Eski bir dostu selamlar gibi. 

Ruhsal bir alemde kaybolurken ona diğer dünyayı anımsatmayan bir yüz gördüğüne sevinmiş olmalıydı.

Bu tebessüm onun arkasından etrafa çekingen bakışlarla bakarak gelen Will'i görene kadar devam etti ve yerini anlaşılmaz bir ifadeye baktı. Alana hemen boğazını temizleyerek merhaba bile demeden önce yanındaki misafir hakkında açıklamada bulunmak için hazırlandı, bunun Hannibal'ın ahlak kuralları içerisinde bir pürüz teşkil etmiş olmasından ölesiye korkuyordu.

Yılları sonraki buluşmaya yanında birini getirmenin düşündüğü kadar yanlış anlaşılmamasını umut ederek gülümsemeye çalışmıştı ama Hannibal'ın gözleri onun üzerinde dolaşmayı uzun süre önce bırakmıştı. 

Düşündüğü ve görebildiği tek şey gül kokularının arasından bile bu adamın kokusunun ruhunun en derinliklerine kadar sinmeyi başardığıydı. Sabırla onunla göz teması kurmak için bekledi fakat anlaşılan bu onun için oldukça zordu. Alana aralarında durmasaydı ilk izleniminin çok daha detaylarla dolu olacağına emindi. Hayatının bu anına kadar hiç detaylarda boğulmayı bu kadar çok istememişti. Yeni biriyle tanışmaya bu kadar istekli olmamıştı fakat şimdi bu düşüncesi tamamen değişime uğramak üzereydi.

"Hannibal bu Willi.."

Alana'nın sözleri onun yanından yavaşça kenara çekilerek genç adama doğru ilerleyen Hannibal 'ın iç çekişle kolayca karıştırılabilecek derin nefesiyle bölünmüştü. Onun insanlarla garip bir etkileşimi olduğunu ve bazen oldukça garip sorular sorduğunu biliyordu ama bu bakışları Alana'ya bile çok garip gelmişti. Will ona doğru bakıldığını hissettiği zaman yüzünü daha çok yere eğmiş ardından düşmemesi için gözlüğünü düzeltmişti. 

Alana Hannibal'la özel bir konuşma talep edip Will'in bu tarz şeylerden hoşlanmadığını hatırlatmak istedi fakat Hannibal onu dinleyecek bir konumda değildi. Sanki yıllardır tanıdığı birini görmüştü ve bunun tadını çıkarmak istiyor gibiydi. Oldukça anlaşılmazdı. Neredeyse ruhların reenkarnasyonu portresi çizmek için uygundu. Dışarıdan bakan biri Alana'nın misafir ve Will'in eski arkadaş olduğunu düşünürdü.

"Pek göz teması kurmaktan yana değilsin sanırım."

dedi Hannibal sesindeki yumuşaklığın getirdiği anlayışla.

Bunu anladığında ellerini cebine dokmuş ve mesafeyi korumuştu. Alana kendisiyle birlikte Will'in de rahatladığını anladı , uzun süredir insanlara bu kadar yakın durmamış biri için oldukça yabancı ve sarsıcı bir his yaşamış olmalıydı. Kafasını biraz daha olsa kaldırdı ve bir süre cevap vermeyip göz temasından kaçınmaya dikkat ederek etraftaki gülleri inceledi. Dudaklarını araladı ve Hannibal'a hayatı boyunca hiç yaşamadığı bir heyecanı yaşattı. Hayatı boyunca karşısındakinin söyleyeceklerini tahmin eden rahip şimdi onun söyleyeceklerinin bilinmezliği altında ezilerek hafifçe titremişti. Bedelia'nın bahsettiği eşsizliği paylaşma durumu buydu. Tek bildiği bu durumun onun için yeni olduğuydu. Zamanın durmasını istiyordu.

Lost/HannigramHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin