9.Gumusservi

428 67 5
                                    

Gumusservi:Ay ışığının suyun üstünde parlaması

Kan maviyle birleştiğinde ufukla ışığın buluşması gibi bir taraftan muazzam bir sevinç yaşıyor fakat ona dokunmaktan korkuyor. Su damlacıkları bir yağmurun buluttan doğuşu kadar ürkek bir şekilde yeniden doğuşun iplerini dizginlemeye çalışıyor. Kan pürtükleri soğuyarak katılaşıyor ve mavinin içerisine karışarak bedenden uzaklaşıyor. Bir canı almış olmanın verdiği ağırlık hiçbir şeyle boy ölçüşemez bir biçimde terazinin bir tarafında duruyor ve şeytan tüm ihtişamıyla kıyamet gününde orada dikilecek olmanın zevkinin teraziyi dengeye getireceğine karar veriyor.

Saçlar ve bedenler birbirine karışmış fakat cennete yakışır meleksi bir güzellikte son mırıldamalar onun parmaklarının tıngırdamasına sebep oluyor, lham şimdi kulaklarının içerisinde çınlayacak kadar uğultulu ve ısrarcı. Karanlık çoktan sahiplenilmiş ruhunun içerisindeki odalarda uğulduyor ve zihninin felç olmasına sebep oluyor. Onu istiyor. Çaresizce onu istiyor. Çünkü kıyametin yeniden doğuşu olduğunu biliyor."

Rüzgarın ve bedenine dolan suyun kokusu Will'in bilinçaltına girmeye başlamış ve onu rahatsız etmişti. Parmakların kendisinin isteğinden bağımsız hareket etti ve hissedebildiği tek şey toprak oldu. Tırnaklarının arasına giren küçük zerrelerin bir kısmı kolunun üst kısmına sıçrarken Will bilinciyle olanları algılayamadan kafasını hareket ettirmeye çalıştı.

Gözlerini açmak için büyük bir güç bulması gerekti fakat bunu yaptı.Hisleri ona doğru gitmeyen bir şey olduğunu söylüyordu. Nerede uyuduğunu ve nasıl uyuduğunu çok net hatırlıyordu.

Buranın kokusu farklıydı, hissettirdiği farklıydı.

Gözlerinin okyanus mavisi rengi Güneş'in ışığıyla buluştuğunda gözlerini kırpıştırarak nerede olduğunu anlamaya çalıştı. 

Burası kesinlikle yatağı değildi ve kesinlikle kilise değildi.

Derin nefesler alarak etrafına bakınmaya çalıştı fakat zihninin algıladığı şeyler kesinlikle olması gereken düzende ilerlemiyordu. Bu olmamalıydı. Olamazdı. Bir anlam çıkarması ya da hareket etmesi gerekiyordu fakat bedeni felç olmuş gibiydi.

Sadece titriyordu. 

Titreyen parmaklarına baktı sadece, kandan görünmeyen eklemleri arasında kurumuş sıvı kötü bir koku yayıyordu.

Rüyalarını kaplayan koku.

Günahlarını örtmesi gerekirken daha çok ortaya çıkaran koku.

"Onu..onu öldürmedim. Bunu yapmadım. Yapsaydım hatırlardım. Bu doğru değil.Bu sadece zihnimin bana oynadığı bir oyun. Gerçek değil. Onu öldürmedim."

diye fısıldadı kendine.

Bilinci olmadan bir katile dönüşmüş olabilir miydi? Daha önce kendini başka yerlerde bulduğu ve zaman atladığı anlar olmuştu ama bu farklıydı. Farklı hissettiriyordu. Gerçekten olmuş fakat anı beyninin bir köşesinde sıkışmış gibiydi. Hatırlamaya çalıştıkça zihninin ağrıdığını hissederek cesede dokundu. Titreyen parmakları her saniyede çok daha şiddetli zangırdamalar içerisinde çırpınıyordu.

Gerçeklik Will'in gözyaşlarının içerisinden süzülerek kadının açık kalmış mavi gözlerinden yanaklarındaki kana süzülürken saçları rüzgarla bir olmuş uçuşuyordu.

Yüzüne bakarak onu tanımaya çalıştı ,kasabanın merkezinden Alana'yla birlikte geçerken gördüğü biri olabilir miydi?

Gözlerini şimdi kirlenmiş kumral saçların ve toprağın içerisine gömülmüş kolların arasında gezdirdi. Kadının ağzı açık kalmıştı ve çenesi garip bir açıyla eğrilirken boğazının çevresindeki morluklar bedeninde bir irkilmenin baş göstermesine sebep oldu. Boğulmuştu. Tıpkı rüyasındaki gibi. Onu boğduğu gibi. Tanrı onu bu şekilde mi cezalandırıyordu?

Lost/HannigramHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin