3.Fragile

507 88 16
                                    

Fragile:Kırılgan,hassas

William Graham uzun zamandır içinde bulunmadığı bu ütülü kıyafetleri çekiştirirken trenden kendini zorlukla dışarı atmayı başardı.Yanına fazla eşya almamıştı çünkü kulübede olan hiçbir eşya onu yaşayacaklarına hazırlamayacaktı.

Will hiçbir zaman fazlalıkları yanında taşıyan biri olmamıştı bu yüzden kendi için aldığı tek eşya gözlüğü ve bir şeyler yazmak için kullanabileceğini düşündüğü defteriydi. Titreyen parmaklarını beklenilenden çok daha sessiz bir yolculuğu birlikte göğüslediği Alana'nın çantasını almak için uzattı.Bir taraftan yeni geldiği ortamın dokusuna ve yanından geçip giden insanların fazlalığına alışmaya çalışıyordu.

Köpeklerini şimdiden özlemişti.

Siyah saç tutumlarını arkasına doğru iten genç kadın gözleri parlayarak ona rahatlatıcı bir gülümseme sundu ve Will'e çantasını uzattı. Onunla gözlerini buluşturmayı tıpkı evrenin geri kalanına yaptığı gibi reddetmesi bile bu jest sayesinde gözlerinden kaçmıştı.

Ayrıca bir saatlik yolculuk trende küçük bir arıza yaşanması sonucu sıkıntılı bir hal alırken Will'i yatıştırmaya çalışmak da onu epeyce yormuştu. Ağzından tek kelime çıkmasa da dudaklarını birbirine bastırıp elleriyle oynamasından bu durumun onu oldukça endişelendirdiği düşüncesine kapılmadan edememişti. Birkaç kelime söyleyerek onu teselli etmeye çalışmıştı ama Will lanetlendiklerini düşünmüş gibi sadece avuç içlerine bakıyor ve kafasını kaldırmıyordu.

Küçük fakat bakımı görünen tren istasyonunun içerisinde yürümeye başladıklarında Will gözünün üzerinden kayan gözlüğünü düzelterek boynunu ovaladı ve yanından geçen evsiz görünümlü kirli köpeğin başını okşama isteğine karşı koymaya çalıştı.

Birkaç dilenciyle ayyaş gazete satmaya çalışan çocuklarla birleşince ona etrafta çok fazla kişi olduğunu bir kez daha hatırlatırken bu ferah yapının Will için daha karanlık görünmesini sağlıyordu. Tren yolculuğunda savaşa gitmesi için onu götürdüğü yolculuklara dair birçok anıyı tekrar yaşamıştı. Yanında karısından ve çocuğundan ayrılmak istemediği için ağlayanlar, soğukkanlı bir şekilde cephedeki durumu gözden geçirerek son günlerinde yapmak istedikleri şeyleri anlatanlar ve orada öylece durmuş buradan geri dönse de dönmese de bunu kimsenin umursamayacağını bilen Will. 

Eski püskü koltuklardan birine oturmuş her şeyin çok anlamsız geldiğini düşünürken zihninin bir köşesinde birinin onun beklemesi hissinin nasıl olduğunu merak ediyordu. Hayatta kalmak için bir sebep mi teşkil ediyordu yoksa zorunlu bir bağlılık mı?

Herkesin söyledikleri kulağındaydı, isimleri ve diyalogları kelimesi kelimesine aklının ucundan geçiyordu. Onlardan kaçı evlerine dönebilmişti? Kaçı gerçekten değer verdiğini söylediği eşine ve çocuklarına kavuşabilmişti? Kaçı daha sonra oraya girmeye cesaret edemediği için savaştan kaçıp ceza olarak vurulmuştu? En önemlisi kaçı o trene binerken bu sonun başlarına geleceğin tahmin etmişti? 

Will savaş alanına girdiğinde ilk öleceğini düşünmüştü ama Tanrı'nın Kabil'i ölmemesi için lanetleyip sefil bir hayat yaşamaya zorlaması gibi hayatta kalmıştı. Onu düşünceleri için mi cezalandırıyordu emin olamamıştı savaşın ardından Tanrı'ya karşı tüm inancını yitirmişti.

Onunla alakalı hiçbir şey aklından geçmese de o trene bindiği kişiler asla aklından çıkmamıştı.

Onların endişelerini boğazında bir yumru oluşup nefes almasını zorlaştırana kadar kendi acısının yerine koyuyor daha sonra kendi ifadesizliği içerisinde verdiği savaşı avuç içlerini birbirine sürterek uzaklaştırıyordu. 

Lost/HannigramHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin