"Dudaklarını istiyorum Taehyung-ah, hem de her yerimde."
Açık sözlülüğü karşısında dilim tutulmuştu. Onu daha önce hiç böyle bilmezdim. Böyle yaramaz, böyle cüretkâr... Ama elbette ikiletmedim dediğini. Nasıl reddedebilirim ki onu? O bana böyle istekle bakıyorken, dudaklarımı istiyorken, elleri tenimi yokluyorken onu reddetmek imkansızdı. Aklıma düştüğünden beri onu istemiş onu arzulamıştım. Teninin tadını bir kere aldığımda ise bağımlısı olacağımı biliyordum. Kalbim boğazımda atarken alt dudağını ısırmış hyunguma baktım; yanaklarındaki pembelikleri, ince ve zarif boynunu, titrek göz kapaklarını inceledim. Az önce öpüştüğümüz için aramızda milimler vardı ve o milimler bana kilometreler gibi hissettirdiği için tekrar dudaklarına yapıştım. Kabul etti beni. Bu sefer hafifçe doğrulup onu siyah deri koltukta geriye yatırdım. Dudaklarımız bu sefer daha hırçın bir şekilde hareket ediyordu.
Bacaklarını aralayıp arasına girdim, sonra dudaklarından ayrılıp çenesini emdim, oradan da boynuna indim. Pürüzsüz şeffaf teninde dilimi kaydırdım, ısırdım, emdim. İçkiden dolayı kafam bulanıktı biraz ama aklım hala başımdaydı. Onu hissedecek kadar başımdaydı. Boynundan kulağına ilerledim, fısıldayarak konuştum:
"Bu kadar yaramaz olduğunu bilmezdim hyung."
Nefes nefeseydik. Sözlerim onu utandırdığı için bana bakamıyordu ama dokunmam için de sabırsızlanıyordu aynı zamanda. Gülümsedim, bana en saklı yanlarını gösteren hyungumu daha fazla utandırmak isterdim şu an ama ıslak pembelikleri daha cazip geliyordu. Tekrar dudaklarına kapanırken inleyerek bana karşılık verdi. Onun inleyişi kasıklarımı sızlattı. Bunun üzerine ellerim siyah eşofmanının lastik kısmına gitti ve hafifçe sıyırıp kalçalarına ulaştım. Ufak kalçaları büyük esmer ellerimi tamamen dolduruyordu. Kalçalarını sıktım, okşadım, bu onu çıldırtmıştı ve kıvranmaya başlamıştı. İnlemelerinin ses düzeyi gittikçe artıyordu. Doğrulup hızla eşofmanını çıkardım.
Çıplak beyaz bacaklarını okşadım birkaç saniye, pürüzsüz teninde gezdirdim ellerimi. Dokunduğum her noktası titriyordu. Uzanıp sağ bacağının iç kısmını öptüm, ardından parmaklarımı baksırının lastiklerine götürdüm. İzin alırcasına güzel yüzüne baktım, başıyla hafifçe onayladı. Beklemeden yavaşça indirdim çamaşırını. Ortaya çıkan aleti çoktan kızarmış ve sertleşmişti. Bu kadar hassas olması beni delirtiyordu.
"Hyung, çoktan sertleşmişsin." tatlı bir alaycılıkla sordum. Huysuzlandı. "Kes sesini." Güldüm. Üstündeki krem renkli hoodiesini hafifçe sıyırdım ve dudaklarımı karnından kasıklarına, kasıklarından da penisine hareket ettirdim. Ucuna ufacık bir öpücük bıraktım ve bu bile onu deli gibi inletti.
"T-Taehyung oynama benimle ahhhhhhhh"
Penisini ağzıma aldım, gözlerimi ondan ayırmadan bir süre onu emdim. Yüz ifadesindeki her bir değişim beni zor durumda bırakıyordu. Kıvranıyor, kasılıyor ve hiç durmadan inliyordu. Yoongi hyungun stüdyosunun ses geçirmez duvarları için minnettardım şu an.
Penisini bırakıp bacaklarını göğsüe doğru katlayıp deliğini ortaya çıkardım. Buna bayılıyordu. O gece fark etmiştim, şimdi de doğum günü çocuğunu mutlu etmem gerekiyordu çünkü dudaklarımı istemişti, hem de yer yerinde. Kalçasını ısırdım ve küçük öpücükler bırakarak pembe deliğine ulaştım. Öpüyor ve dilimle yalıyordum. Attığım her bir dil darbesiyle kasılıyordu. Ağzından anlayamadığım mırıltılar çıkıyor ve derin derin inliyordu.
"Hyung, dilimle boşalabilir misin, hım? Oynarcasına sordum. Cevap vermesini beklemeden yalamaya devam ettim.
"Immmmmmhhh boşalabilirim ama ahhhh lanet olsun seni istiyorumm!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sinful Love 🔞
RomanceTaehyung, yeni şarkısını göstermek için Yoongi'nin stüdyosuna gider. Ancak Tae görmemesi gereken bir şey görür: Yoongi'nin beyaz, dantelli iç çamaşırını. Ve bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmaz.