Plan

1.7K 106 52
                                    

     Yurtta kaos hakimdi. Yoongi hyung ile yurdun kapısından içeri giriş yaptığımız anda kendimizi kargaşanın içinde buluvermiştik. İlk dikkatimi çeken Jungkook'un Jin hyunga olan bağırışlarıydı. İkisi de ayakta karşılıklı olarak dikiliyordu ve Jungkook deli gibi bağırıyordu. Jimin ve Hobi hyung da endişeli bir şekilde geriden onların kavgasını izliyordu:

"Beni ne zaman ciddiye alacaksın?!!! Ben çocuk değilim anlıyor musun, DEĞİLİM! Artık değilim, bana eskisi gibi çocukmuşum muamelesi yapamazsın hyung. Beni ve duygula-"

"Jungkook-ah dur lütfen, beni bi dinle, yemin ederim ben sadec-"

Jungkook sinirle elini saçlarının arasına geçirip Jin hyungun lafını kesti,

"Hyung yeter! Gerçekten yeter! Her şeyi şakaya vuramazsın, tamam mı?! Artık çocuk değilim ve ne hissettiğimin gayet farkındayım."

Jin hyungun endişeli suratı içimi cızlattı, kendini açıklamaya çalışıyordu ama Jungkook izin vermiyordu. Endişeyle Yoongi hyunga baktım, o da şaşırmıştı ama çabuk toparlandı. Araya girmeyelim dercesine baktı. Jin hyung Jungkook'un kolunu tutmaya çalıştı ama Jungkook hızla çekti kolunu:

"Jungkook beni dinle lütfen, bak seni kırmak istemedim ben sadece kork-"

"Gidiyorum ben! Beni sakın aramaya kalkma hyung!"

Hırsla odasına ilerledi. Bir şeylerin devrilme sesiyle irkildim. Jin hyung ağladı ağlayacaktı. Ayakta kıpırdamadan öylece duruyor, gözyaşlarının akmaması için direniyordu. Jungkook hızla giyinmiş ve aynı hızla ceketini giyip yurdun kapısını sertçe çarparak gittiğinde Jin hyung sarsıldı ve ağlamaya başladı. Jimin, Jungkook'un ilk defa gördüğümüz bu halinin şaşkınlığıyla Jin hyunga doğru ilerledi ve yavaşça sarıldı ona. Salonun bir köşesindeki Hobi hyunga baktım, donmuş gibi öylece dikiliyordu ve yüzünden mimik oynamıyordu. Şaşkınlıktan dili tutulmuş gibiydi. Ona hak vermemek elde değildi çünkü ben de çok şaşkındım. Jungkook'u ilk defa bu şekilde görüyorduk ve sebebini bilmiyorduk bile. Aralarında ne geçmiş olabilirdi ki? Jungkook Jin hyunga kıyamazdı, bırakın ağlatmayı ona daha önce sesini yükseltmemişti bile.

Jimin, Jin hyungu yavaşça odasına doğru götürmek için hamle yaparken yurdun kapısı açıldı ve elinde anahtarla Namjoon hyung giriş yaptı. Girer girmez ağlayan Jin hyungu ve şaşkınca dikilen bizleri görünce hareketleri yavaşladı ve kaşları çatıldı:

"Ne oluyor burada?!"

----------------------------------------------

Jin hyung saatlerdir odasından çıkmamıştı. Biz de salondaydık ve olan biteni anlamaya çalışıyorduk. Uzun zamandır böyle bir tartışmaya şahit olmamıştık. Özellikle Jungkook ve Jin hyung için ilkti bu. Jungkook ona asla böyle bağırmaz, sözünü kesmez, hatta ne olursa olsun öylece kapıyı çarpıp çıkmazdı. Hepimiz için şaşırtıcı olan da buydu zaten. Tıpkı daha önceki sorunlarımızı çözdüğümüz gibi, hep birlikte oturup meseleyi çözmeye çalışıyorduk. 

"Tartışmalarının sebebi her ne olursa olsun bir an önce çözmeliyiz." 

Hoseok hyungun söylediğiyle başımızı salladık.

"Şu an Jin hyung ve Jungkook aramızda olsaydı daha kolay olurdu çözmek ama onlara şimdilik biraz zaman tanımamız lazım."

Namjoon hyung da haklıydı, olay henüz çok tazeydi ve üstlerine gitmek doğru olmayabilirdi. Ki zaten Jungkook'un nerede olduğunu bile bilmiyorduk. Jin hyung ısrarlarımıza rağmen odasından çıkmıyordu. En iyisi bir süre beklemekti.

"Peki ne yapmalıyız? Onları bir süre yalnız mı bırakmalıyız?" Jimin sessizce sorduğunda bir süre cevap gelmedi. Yanımda oturan Yoongi hyunga baktım yavaşça. Elini çenesine sabitlemiş düşünüyordu. Kendisine baktığımı görünce hafifçe gülümsedi bana. Şu sıkıntılı anda ilaç gibi geldi gülümsemesi. Bir kolumu omzuna doğru attım, onunla temas halinde olmadığım her an huzursuz oluyordum.

Sinful Love 🔞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin