Kaçak Dokunuşlar

2.6K 173 14
                                    

    Toplantı odasında ölüm sessizliği vardı. Kimseden çıt çıkmıyordu. Bang pd'nin az önce söyledikleri hepimizi şoka uğratmıştı. Başımı kaldırıp üyelere baktım tek tek, Namjoon hyungun kaşları çatılmıştı, Hoseok hyung neredeyse ağlayacaktı. Seokjin hyungun ne düşündüğünü anlamakta zorlandım, yüz ifadesinden hiçbir şey çıkaramadım. Jimin ve Jungkook'un başları önlerine eğilmişti ve ne kadar üzgün oldukları her hallerinden belliydi. Yoongi hyung ise... sessizdi. Her zamanki gibi sessizdi ve bir tepki vermemişti. Sanki az önce salgın yüzünden dünya turumuzun iptal edildiği haberini almamışız gibi sessizdi. Onun bu hali beni üzdü. Her şeyi içinde yaşaması, bizimle hislerini pek fazla paylaşmıyor olması beni çok üzdü. 

Ben ne hissediyordum? Hayal kırıklığı, hüzün, çaresizlik... 

Bu çok fazlaydı. Aylardır heyecanla hazırlık yaptığımız konser turumuzun öylece iptal edilmiş olması çok ağırdı. Hepimiz için de öyleydi. Üyelerin hepsi de farklı şekilde ifade ediyor olsa da hislerimiz aynıydı, bu konuda emindim. 

"Peki şimdi ne yapacağız?"

Namjoon hyung, çaresizlik içinde hepimizin aklındaki o soruyu sordu. Sesi kısıktı, neredeyse fısıldar gibi sormuştu. Bir anda bütün enerjisi tükenmiş gibi görünüyordu. Bang pd bir nefes verdi ve ardından cevapladı:

"Aklımızda online konser fikri var. Eğer durum iyiye gitmezse ve salgın daha da ciddileşirse elimizdeki tek çare bu. Henüz ayrıntılar hakkında planlama yapmadık ama üstünde çalışmaya başlayacağız."

Hepimiz hafifçe başımızı salladık. "Gerçek bir konser gibi hissettirmeyecek, Army'ler yanımızda olamayacak." dedim. Söylediklerim gözleri zaten dolu dolu olan Hoseok hyungu daha da üzdü ve yaşlar gözlerinden hafif hafif akmaya başladı. 

Sessizlik öylece sürüp giderken üyelerin yüzlerine tekrar bakmaya cesaret edemedim. Dağılmıştık. Hepimiz de çok üzgündük ve duruma bir çare aramaktan acizdik. Hayal kırıklığı ve çaresizliğin siyah bir yorgan gibi üstümüze çöktüğünü hissettim. Ağırlığı altında eziliyorduk. Biri masadan aniden kalkınca başımı kaldırdım, Yoongi hyung hiçbir şey söylemeden kapıyı açıp öylece çıktı. Peşinden gitmek istedim. Bang pd'den izin istercesine başımı salladım ve Yoongi hyungun ardından çıktım. Diğerleri benim onun peşimden gittiği fark edemeyecek kadar çökmüştü zaten. O yüzden tereddüt etmedim.

Şirketin koridorlarında ilerledim ve Yoongi hyungun stüdyosuna geldim. Kapısını tıklattım. Burada olduğunu biliyordum çünkü burası onun güvenli sığınağı gibiydi. 

"Hyung?"

Ses gelmedi. Bir kere daha seslenip kapıyı yeniden tıklattım.

Onunla deli gibi öpüştüğümüz o günün üstünden günler geçmişti. O süre içinde tekrar o şekilde yakınlaşmadık. Yoongi hyungun söylediğini yaptım, ondan uzak durdum ama gözlerimi ondan alamadığım zamanlarda bakmaktan da çekinmedim. Cesur bakışlarımı yakaladığı anlarda gözlerini kaçırıyor ve hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu ama vücudunun verdiği tepkilerden anlıyordum, utanıyordu. Sanki onu yiyecekmiş gibi bakmam, uzun uzun süzmem onu deli gibi utandırıyordu. Ve ben onu bu şekilde görmekten aşırı keyif almıştım. 

Şimdi stüdyosunun önünde bana kapıyı açmasını beklerken içimde ona karşı daha farklı hisler vardı. Küçük bedeninde çok fazla yük taşıdığını biliyordum, içinde çok fazla şey saklıyordu. Onun yüklerini almak ve ona kendini iyi hissettirmek istedim. 

Şifreli kapının mekanik sesi kulaklarıma dolduğunda duruşumu dikleştirdim. Kapı kolunu kıvırıp içeri adımladım yavaşça. Ayakta öylece duruyor ve bana bakıyordu. Neden burada olduğumu anlamaya çalışır gibi bir hali vardı. Merakını giderdim ben de.

Sinful Love 🔞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin