"Hyung?"
Şaşkındım. Şaşkındım çünkü ailesiyle olacağını sanıyordum. Buraya gelmesini hiç beklemiyordum. Sesiyle kendime geldim.
"Beni içeri almayacak mısın?"
Çenesine indirdiği maskesi sayesinde muzır gülümsemesini görebiliyordum. Anlaşılan beni şaşırtmak istemişti ve amacına da ulaşmıştı. Kalbim küt küt atarken kenara doğru çekildim ve onun ayakkabılarını çıkarıp içeri doğru adımlamasını izledim. Üzerindeki siyah geniş montu ve mavi beresiyle çok ama çok tatlı duruyordu. Burnu üşüdüğü için hafifçe kızarmıştı, demek ki şu an hava epey serindi. Sırtında bir sırt çantası vardı ve karşıma geçmiş öylece bana bakıyordu. Ona hoş geldin falan demeliydim şu an ama bana doğru atılıp dudaklarını dudaklarıma bastırdığında kelimeleri yutmuştum. Avuçlarımı üşümüş yanaklarına koyup dudaklarını öpmeye başladım. Onu yanımda görmeyi ne kadar çok istediğimi ancak bu şekilde belli edebilirdim. Ne kadar mutlu olduğumu bu şekilde anlatabilirdim sadece. Kelimelere gerek yoktu.
Sırt çantasını yavaşça kollarından sıyırırken dudaklarımız hala birbirine yapışıktı. Alt dudağını emerken başımı yana doğru eğdim ve dilimi ağzına yolladım. Memnuniyetle açtı ağzını ve dilimi kabul ederken seslice inledi. Beni öyle bir ihtiyaçla öpüyordu ki zorlukla ayırdım dudaklarımı.
"Hyung! Ailenin yanına gittiğini sanıyordum?" Kollarımı beline sararken merakla sordum. Nefes nefese cevapladı, "Gittim zaten, bir gece kaldım. Ama..."
"Ama?"
"Seninle olmak istedim, aklımdan hiç çıkmadın Taehyung-ah."
İtirafıyla sırıttım. "Hasretime dayanamadın yani?" Çapkınca sorduğumda gözlerini devirerek güldü. Onu gıcık etmeyi seviyordum.
Montunun fermuarını açıp üzerinden çıkardım, ardından başındaki beresini yavaşça sıyırdım. Mis kokulu ipek saçları yanlara doğru ayrılmıştı ve güzel alnı açılmıştı. Yavaşça uzandım ve alnına öpücük bıraktım. Sonra kulağına sessizce fısıldadım, "Evime hoş geldin bebeğim."
-------------------------------
"Bunun sözleri güzelmiş."
Gülümsedim, "Beğenmene sevindim hyung."
"Adı ne bu şarkının?"
"Hımmm henüz tam olarak karar vermedim ama Blue & Grey koymayı düşünüyorum." Başını salladı.
Pizzalarımızı güzelce yemiştik ve karnımızı doyurduktan sonra salondaki koltukta uzanmıştık. Ben siyah renkli L koltuğun köşesine sırtımı dayamıştım, o da sırtını göğsüme yaslamıştı. Salonda sadece ayaklı lambanın sarı ışığı yanıyordu ve hafifçe loştu. Sehpanın üstündeki şarkı sözü defterimi görmüştü ve yazdığım şarkı sözleri hakkında konuşuyorduk. Bir elim karnına sarılıydı ve diğer elimle defteri tutuyordum.
"Aslında bu şarkı için melodi de yazdım, hatta bir de demo kaydettim, dinlemek ister misin?"
"Hıhım isterim." gülümseyerek mırıldandı. Cebimden telefonumu çıkardım ve önceden kaydettiğim demoyu açtım. Şarkının hafif melodisi odaya dolduğunda sessizleştik. Ne yorum yapacağını merak ediyordum. Çünkü onun beğenmesi benim için çok önemliydi. Yoongi hyung çocukluğundan beri şarkı besteliyordu, ben ise bunda yeniydim ve yeterince iyi olmak istiyordum. Yoongi hyungun yaptığı her yorum benim için çok kıymetliydi.
Başımı hafifçe eğerek yandan yüzüne bakmaya çalıştım. Başını hafifçe ritme uydurarak hareket ettiriyordu ve tamamen şarkıya odaklanmıştı. Şarkı bittiğinde tek bir cümle söyledi:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sinful Love 🔞
RomanceTaehyung, yeni şarkısını göstermek için Yoongi'nin stüdyosuna gider. Ancak Tae görmemesi gereken bir şey görür: Yoongi'nin beyaz, dantelli iç çamaşırını. Ve bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmaz.