"Marvin, anneciğim niye Julia'nın boyalarını alıyorsun? Aynısından senin de var."
Marvin'in küçük parmaklarını yavaşça açıp avucunun içinden Julia'nın boyalarını aldım. Ağlamasını önlemek için hemen ona kendi kalemlerinden bir tane uzattım ve amacıma ulaştım; kalemi alıp sessizce önündeki kağıda şekiller çizmeye devam etti. Julia ise boyalarının Marvin tarafından alındığının farkında bile değildi, tanıdığım en umursamaz çocuklardan biri olabilirdi.
Onlar kağıda anlamsız şekiller çizmekle meşgul olurken tabaktaki ezilmiş çilek ve kiviyi sırayla onlara yedirmeye başladım. Hâlâ emziriyordum ve gidişata bakılırsa uzun bir süre daha emzirmeye devam edecektim. Ara öğünlerde daha çok sebze yedirmeye çalışsam da sebzeden nefret ediyorlardı, ancak Harry ile birlikte onları zorla yedirmeyi başarabiliyorduk. Tek başımayken daha çok meyve ve yoğurt üzerinden gidiyordum.
Sıcak bir temmuz günüydü. Evimizin bahçesine örtü serip çocuklarımla vakit geçiriyordum. İkisi de düşmeden oturmayı öğrenebilmiş, bir bacağını içeri kıvırıp diğerini dümdüz uzatmış bir şekilde önlerindeki kağıtlara istediklerini çiziyorlardı. Kalem tutuşları komiklik derecesinde tatlıydı. Kendilerini boyamadıkları sürece, on iki-on sekiz aylık çocuklara uygun boyalar olduğu için, resim çizmelerine izin veriyordum. En azından yarım saat oturup dinlenebiliyordum.
"Julia, aç ağzını güzelim," diye konuştuğumda başını yukarı kaldırdı ve ela gözlerini bana çevirdi. Beyaz penyesinin üzerine giydirdiğim toz pembe hırkasının yenlerinin kırmızı boyayla kirlendiğini gördüm. Başındaki krem rengi kurdeleli bandanası dalgalı açık kahverengi saçlarının önüne düşmesine engellerken dayanamayıp boynuna eğilip birkaç kez öptüm onu.
Kıkırtıları kulağıma dolduğunda bu mutluluğundan yararlanarak hemen meyve ezmesinden yedirdim. Harry ile birlikte çocuklarımızı kandırıp yemek yedirme konusunda gerçekten çok üst bir düzeye gelmiştik. Marvin önüne gelen her şeyi yemek istediği için asıl amacımız Julia'nın yemesini sağlamaktı. Buna da bir sürü yorucu yoldan ulaşıyorduk fakat beni her zaman eğlendiren yol, uçaklar olarak adlandırdığımız kaşıkları Harry ile ben yiyecekmişiz gibi davranıp çocukları oyuna dahil edişimizdi. Harry'nin takındığı yüz ifadeleri her zaman beni güldürüyordu.
Öpücüğümü fark etmediği için kıskançlık yapamayan Marvin'e döndüğüm anda hemen ağzını açtı. Bu şirin haline gülüp kaşığı ona uzattım. Babasından aldığı yeşil gözleriyle bana bakarken, ağzındakini güzelce çiğnemesini sağlamak için ben de ağzımda bir şeyler çiğniyormuş gibi yaptım. Marvin bu hareketimi abartarak taklit etti ve küçük dişleriyle püreyi ezerken aynı Harry'nin küçüklüğündeki haline benzeyen düz sarı saçlarının şakaklarında dans etmesine sebep olacak şekilde başını yavaşça sallayıp durdu.
Yuttuktan sonra tekrar ağzını açtığında gülerek, "Kardeşinin sırası bebeğim," deyip yanağını öptüm ve Julia'ya geri döndüm.
Marvin'in aksine Julia pek iştahı olan bir çocuk değildi; Marvin babasıyla yerlerde, çimlerde oyunlar oynar güreşirken Julia zarifçe oturur ve sanki alay ediyormuş gibi gülerek onları izlerdi. Bunun bir sonucu olarak da Marvin yorulur ve geceleri daha kolay uyurdu, fakat Julia bizi her gece en az iki hatta üçe kadar uyutmazdı.
Kivi püresinden alıp kaşığı Julia'ya doğru uzattığımda beklediğim gibi yüzünü geri çekerek istemediğini belirtti. Kaşığı sağlı sollu manevralarla dudaklarına değdirmeye çalışsam da her seferinde benden kaçmayı başardı. Az emmişti ve karnı açtı ama resmen yemiyordu.
Aklıma gelen fikirle yeşil boyasını aldım ve plastik kaşığın üzerindeki kivi ile yan yana getirdim. "Aa, aynı renkteler!" diye ümit dolu bir heyecanla konuştuğumda Julia'yı kandırabildim. Şaşkınlıkla bana baktı ve gamzesi gülümsemesiyle birlikte oluştuğunda vakit kaybetmeden püreyi ona yedirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
circle | styles
FanfictionBu hikaye, birbirlerini geç bulup sonsuza kadar sevebilecek iki insanın hikayesi.