"Harry?"
"Efendim, güzelim?"
Gözlerimi, ilk defa kar görmüş bir bebek gibi her karla kaplanmış detayı büyük bir ilgiyle incelediğim sokaklardan çekip Harry'ye doğru döndüm koltuğumda.
Yılın sonuna yaklaşıyorduk; gövdeleri ve dalları beyaz-sarı ledlerle sarılmış şehre gülümseyerek parlayan ağaçlar, camlarına yıla veda cümleleri yazan dükkan sahipleri, balkonlarını, camlarını ışıklarla, balonlarla süslemiş yeni yıla ne renk açacağını bilemediğin bir yıldız çiçeği tohumu gibi bakan İngilizler...Havadan düşen kar taneleriyle o kadar güzel bir hava oluşuyordu ki gözlerimin önünde, nefesim kesiliyordu, saatlerce dışarıyı izlemek istiyordum.
Hastanede yurtdışı seminerlerini yazın ayarlamaya çalışırlardı ve bu yüzden diğer ülkelerde kar yağdığından oluşan görüntüyü görebilmek için ya izin almalıydık ya da gezi günlükleri izlemeliydik. Bu yıl ise kış ayına denk gelmişti ve hepimiz Amerika'nın soğuğu yerine İngiltere'nin soğuğunu ciğerlerimize çekeceğimiz için heyecan doluyduk. Fakat çok talihli bir ekip olduğumuz için bir kar tanesi görme hayalimiz yüz binlerce yağmur damlasıyla akıp gitmişti.
"Cheesecake alabileceğimiz bir yerde durabilir miyiz? Annenin cheesecake'inden yiyemedim, içimde kaldı."
Anne'de kalmama kararı aldıktan sonra, ya da Harry'nin deyimiyle 'eve sevişmeye gitmeye' karar verdikten sonra bir süre Anne ile birbirimize içimizi dökmüştük. Ben ona kıyasla biraz daha ketum davranmıştım fakat yüreğimde oğlunu üzmeyi isteyecek hiçbir yer olmadığını ona göstermiştim. Cevap beklemeden sorduğu soruları kafasında hiçbir tereddüt kalmayacak kadar ayrıntılı bir şekilde açıklamıştım; derslerimin kaç gibi biteceğini, hastanede ne kadar kalacağımı ve boş günlerimi...
Çocukları ve damadı salonda Arthur ile ilgilenerek bizi dinlemediklerini göstermeye çalışırken, Anne yumuşacık elleriyle elimi sarmalayarak tüm ön yargılarını arkada bırakmaya çalışmıştı. Bunda onu anladığımı söylememin büyük bir önemi vardı; daha o an, onu kazandığımı biliyordum, çünkü onun aklında bencil biri olarak yer etmiştim. İlerleyen dakikalarda rolleri değiştirmiştik ve beni kazanmaya çalışan oydu.
Harry bir şey istediğim için nazikliğin kitabını yazabilecek ses tonumla konuşmama gülerken başını salladı, "Alırız. Keşke isteseydin annemden."
Söylediğinin imkansızlığına alayla güldüm ve tekrar cama doğru döndüm. Anne ile aramızdaki samimiyet henüz o seviyede değildi. Fakat o an, evde aklıma gelseydi zorla Harry'nin istemesini sağlayabilirdim. Harry her istediğimi yaptırabileceğim beyninin uyuştuğu zamanlardan birindeydi; bir kafa sallayışla küçük bir kabın içine iki dilim tatlı koydurması işten bile değildi.
Dirseğimi camın kenarına yaslayıp çenemi avucuma yerleştirirken. "Hiç o zamanı tutturamadım." demekle yetindim. Karla kaplı kaldırımın üzerinde yürüyen insanları izlerken derin bir nefes verdim ve kendimi karların içinde yuvarlanırken hayal ettim. Belki kollarımı ve bacaklarımı açıp bir melek şekli oluştururdum ya da gözlerimi kapatıp yüzüme düşen kar tanelerini hissederdim bir süre.
Çift yumurta ikizim Marvin, kıştan nefret ederdi. Kat kat giyinip dışarı çıkmaktan, ağır botlar giymekten, burnunun saniyeler içinde donmasından nefret ederdi; her eve girişinde 'Havalar ne zaman düzelecek?' derdi, ona göre düzelmesi ısınmasıydı oysa bana göre eksilere düşmesiydi.
Yerler karla dolduğunda ve onu nihayet dışarı çıkarabildiğimde yüzünden başlamak üzere her yerine kar topu atardım. O sinirle beni isabet aldığında ise kollarımı iki yana açarak etrafımda dönerdim ve bedenime isabet eden kar topunda gülerdim. O da bana aptalın teki olduğumu söyler ve beni ittirip kara düşürürdü. Ama kardan ne kadar hoşlanmasa da benimle beraber karın içinde yuvarlanır, eve girince ayaklarımızı peteğe koyup birlikte ısınmalarını beklerdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
circle | styles
ФанфикBu hikaye, birbirlerini geç bulup sonsuza kadar sevebilecek iki insanın hikayesi.